Suni İletişim
– Nasılsınız teyzecim?
– Çok şükür oğlum. Eskisinden halliceyim.
Tıp Fakültesinde okuduğunuz sıralarda, birileri gelir; “Teyze”, “amca” gibi sözlerle hastalarınıza seslenmemeniz; onlara saygı gösterdiğinizin bir işareti olarak “… Bey”, “… Hanım” ünvanlarını kullanmanız gerektiğini söylerler. Bunun karşınızdakini “birey” olarak görmenin bir şartı olduğunu falan da eklerler. Ne alakaysa…
Aslında saygı kavramıyla ilgili bu sığ görüş, insanın yapısına aykırı bir istektir; anneanneniz yaşındaki tonton “Fatma teyze”ye, kim ne derse desin “Fatma Hanım” diyemezsiniz. Hem siz öyle deseniz bile, yaşınız yeterince küçükse, o, aranızdaki iletişimi düzeltme yoluna gider, “Şöyle bir sıkıntım vardı ogluuum” der. Dikkat edin, fakültede öğretildiği gibi “Doktor bey” demez.
İlkokul İngilizce kitaplarından alınmış kokan “Doktor bey” – “Fatma Hanım” mantığı, hayat için alabildiğine yavan kalır çünkü. Önünüzde iki seçenek vardır: Hastalarınızla, size söylendiği gibi konuşmak veya hastalarınıza istedikleri dille hitap etmek.
1. seçeneği uygularsanız, kaybedersiniz. 2. seçeneği uygularsanız, kazanırsınız. Hastanızın gönlünü de kazanırsınız, teşhis için ihtiyacınız olan bilgileri de.
Çünkü insanlar, kendileriyle aynı dili konuşanlarla daha rahat anlaşırlar. Suni ifadeler kullanarak, ister istemez kendilerine yukarıdan bakan insanlardan hoşlanmazlar.
Hekim dediğiniz, hastasından tedavisi için gerekli bilgileri alabilecek şekilde konuşmalıdır. İcabında “amca”, icabında “babam” diyebilmeli; hastanın geldiği yöreden, yaşadığı çevreye kadar uzanan geniş bir yelpazede kılıktan kılığa girebilmelidir. “Hemşehrim” muhabbeti de yakışır hekime, “amcağlu” muhabbeti de.
Evhamlı bir insanı hastalığının önemsiz olduğuna ikna edebilecek kadar rahatlatıcı, hastalığını umursamayan bir insanı tedaviye ikna edebilecek kadar kararlı olmalıdır hekim.
Sözün özü, bu toprakların insanı olmalıdır. Bu toprakların dilini konuşmalıdır.
Telkin edildiği gibi, hastayı “birey” olarak görmek, ancak böyle mümkün olur.
Unutulmaması gereken gerçek şudur: Hekim de, herkes gibi “insan”dır. İnsana yakışan, ona da yakışır.
Bahsetmeye çalıştığımız “Suni İletişim” problemleri, yalnızca tıpta yaşanmıyor elbette. Polislik, memurluk, tüccarlık… Adı ne olursa olsun, insanlara hizmet götüren mesleklerin çalışanları, insanlarla doğru iletişim kurmayı öğrenmek zorundalar.
Bunu bir teferruat olarak görenler de, iletişimi “eski usül” sürdürmeye çalışanlar da, bu hatalarının sonucunu mesleki başarısızlık olarak alıyorlar.
Hem kendilerine olan oluyor, hem de karşılarındaki insanlara.
Herkesin kaybettiği bu garip durumdan kurtulmak, hepimizin elinde.
Yapmacık konuşmayı bırakmak, bu yolda ilk adımımız olabilir.
Ya suni iletişim dediğimiz “kimse”nin iletişimi öğrendiği doğal yolsa? Ya amca teyze demek onun için suni bir yolsa?
bence bunu da gözardı etmemek lazım. Tamam belli bir sıcaklık için gerekli olabilir ama iyi ve yeterli bir iletişim için şart olmamalıdır derim.
Karşılaştığımız kişilerin çoğunluğu halkın “halk” tarafı bunu da unutmamak lazım elbette…