Hakemin Prensiplisi
Enteresan bir huyum var benim.
Kalabalıkların arasında, pek çok kişinin dikkatini çekecek bir olayla karşılaştığımda, hep diğerlerinin yapmadığını yaparım, istemeden.
İki kişi dövüşüyorsa mesela, herkes gibi onları seyretmez; onları ayırmaya çalışanları seyrederim.
Konuyla alakaları olmamasına rağmen, neden yumruk yemeyi göze aldıklarını anlamaya çalışırım sonra.
Genelde anlayamam.
Otobüste giderken, otobüs bir durakta dursa ve birisi binse; biraz da ses çıkarsa, bütün gözler ona döner.
Ben, ona bakan insanları süzerim belli etmeden.
Neler düşündüklerini anlamaya çalışırım.
Yolda yürürken biri düşse, düşene değil, onu kaldırana; bir çocuk ağlıyor olsa, ağlayana değil, onu ağlatan yaramaza bakarım.
Bir maç seyrediliyorsa topluca, her seyirci için sahada en az bir yıldız vardır.
… ve bu yıldıza, ceza sahası içinde bir faul yapılsa, hakem düdüğünü çalsa; herkes heyecanla penaltıyı kullanabilecek oyunculara bakar.
Ama ben, hakeme bakarım.
Faulün yapıldığı yere gelir, kaleyi gösterir. Bazen sarı kart, bazen de kırmızı kart çıkarır suçu olan oyuncuya.
O andan itibaren, penaltının çekileceği takımın bütün oyuncuları, hakemin etrafını sararlar.
Hepsi bir şeyler söyler…
Taraftarlar bir şeyler söyler…
Teknik direktörler bir şeyler söylerler…
Penaltıyı kullanacak takım bile bir şeyler söyler…
Hakem kararını değiştirmez.
Değiştiremez.
Çünkü, uyması gereken kurallar vardır, bunların dışına çıkamaz.
Hakemin, kurallara bağlılığıdır ilgimi çeken.
Kurallara uymayan kararlar verdiği zaman, insanların gözünde değer kaybetmesinden ibret alırım.
Hayatın, kuralsız, prensipsiz davranılamayacak kadar değerli bir yer olduğunu hatırlarım.
… ve bu hayatı, aslında ne kadar kuralsız geçirdiğimizi her seferinde tekrar anlarım.
Kurallarına uyamayan hakemlere kızarken, kuralsız davrandığımız için bize kızanları neden anlayamadığımıza şaşarım.
Ne yazık ki çok az prensipe bağlı olduğumuz hayatlarımızda; denizde bir o yana, bir bu yana savrulan, yelkenleri delik köhne gemiler gibi meçhule doğru gidiyoruz.
Bize yol gösterebilecek “yan hakemleri” hiçe sayıyor; her oyuncunun, her taraftarın sözüyle fikirlerimizi ve hedeflerimizi değiştiriyoruz.
Değersizleşiyoruz.
Her yer sisli, her yer karanlık…
Yolumuzu aydınlatacak prensipler yok.
Biz, meçhule gidiyoruz.
Bir futbol maçından bile öğreneceklerimiz var ya…
… yazık ediyoruz.
ÇOK HOŞ BİR YAZI OLMUŞ TEBRİKLER.
kurallar katı şekilde uygulandığı zaman herkes az çok şikayetçi olur. akdeniz ülkelerinde ise isyan çıkar:)
neden geri kalıyoruz sorusuna verilen duyduğum en güzel cevaplardan birisi şuydu:
ödül ve ceza mekanizmamız düzgün çalışmıyor. çok defa suç işleyen ceza almıyor, ödüllendirildiği bile oluyor. cesaretli olup suç işleme riski alanlar, kitaba göre yaşayanlara fersah fersah fark atıyorlar.
– vergi ödemezsen cezasını çekmen gerekir. ama şanslıysan af çıkar, ödeyen enayiler cezasını çeker.
– devlet arazisine kaçak ev yaparsan cezasını çekmen gerekir. ama şanslıysan konduğun arazi senin olur. ev almak için kuruş kuruş biriktirenler cezasını çeker.
– bilim adamı olup araştırma yaparsan ödüllendirilmen gerekir, ama şanssızsan şucusun bucusun diye başkasını ödüllendirirler.
insanlar ortama adapte olurlar. eğer ortama kaos hakimse, cesur ve yırtıcı olan vasıflı olsun olmasın öne çıkar. maalesef bizim buralarda referandum yapsanız, en yüksek oyu kaos alır.
@ korsankalem;
Teşekkürler!
@ mustafa;
Haklısınız.