Tasarımcılara çağrı: Yazmayı Öğrenin!
Hepimiz yaşadık. Müşteri kimi zaman “Sadece tasarla. İçeriği daha sonra dolduracağız.” der. Ya da tasarımcı “İşte sayfa şöyle görünüyor. Yazı yerine sadece gobbledygook kullandım, çünkü benim işim bu değil.” diye haykırır. İyi bir deneyimi asla tasarlayamazsınız.
“Ziyaretçiye ilgi, talep oluşturur” veya “Tasarım, iletişim tarzını etkiler” demek medyatik olabilir, ama böyle bir fikir, tasarımcılar aynı şeyi düşünmüyorsa nasıl geçerli olabilir?
Kişisel Deneyim sadece Görsel Tasarım değildir!
Artık biz tasarımcılar kendimizi tamamen piksellerden oluşan insanlar olarak görmekten vazgeçip, deneyim üreten insanlar olduğumuzu hatırlamalıyız. Web’te deneyim denen şeyi üretmenin; yazmaktan, iyi yazmaktan daha iyi bir yolu yoktur.
Şimdi herhesin bu işin nasıl iyi yapılacağına örnek gösterdiği siteyi ele alalım: Flickr. Birkaç kişiye Flickr ile ilgili fikirlerinin ne olduğunu sorun, tasvir için “eğlenceli” veya “kullanıcı dostu” tarzı kelimeler kullanacaklar.
Niçin? Beyaz zemin üstüne siyah yazının özel bir esprisi yok. Ne kadar enteresan AJAX numaraları kukllanırsanız kullanın, yükleme ve etiketlemenin de “kullanıcı dostu” bir yanı olamaz. Elbette fotoğrafik içerik kişisel deneyim verir, fakat nedense kimse bugüne kadar Ofoto’nun ne kadar eğlenceli olduğundan bahsetmedi. Topluma yönelik ağ özellikleri kendilerine duygusal deneyim de veriyor elbette, ama benim başka bir fikrim var.
“Yazmaktır” diyorum. İçtenlik, eski tarz güzel yazıdır. Siteyi ziyaret ettiğinizde sizi rastgele bir dille karşılar: Merhaba! Hola! Salut! Giriş yaptığınızda butonda “Giriş” yerine “İçeri gir” yazar. Resim yüklediğinizde, bir gruba katıldığınızda, yeni bir bağlantı eklediğinizde… alakalı bütün yazılar içten, mutlu, cesaret vericidir. Bu kullanıcı deneyiminde önemli bir etki gösterir.
Yazı arayüzdür
Bu sadece yazıyı pazarlama meselesi değildir (Aslında bir bakıma öyle). Bu arayüzdür. Yazı programcılardan gelemez; bizden, kullanıcı deneyiminden sorumlu olan tasarımcılardan gelir. Yazı UI’ın da parçasıdır, rengiyle, pikselleriyle, tasarımcıların ilgili olduğu diğer kısımlarıyla. Hatta daha fazlası.
Başka bir örneği ele alalım: Yine fotoğraf meselesinde bulduğum bir site Photojojo. Amit Gupta ve Kara Canal’ın kaliteli bir çalışması. Haftalık bir gazete ve gerçekten gazetedeki yazıları süslemek için çok uğraşıyorlar. Aynı özeni başka yerlerde de gösteriyorlar.
Siteye girdiğinizde ana sayfa şöyle diyor: “Tebrikler! Bugün şanslı gününüz! O biçim güzel bir fotoğraf gazetesi buldunuz!” Email formunun altındaki antispam yazısı “Bilgilerinizi 3. şahıslarla paylaşmayız.” tarzı kuru sözler içermiyor. “Söz veriyoruz: Spam yok. asla!” diyor. Hakkında sayfasını okuyacak olursanız, ikilinin siteyi nasıl kurduklarını anlatan eğlenceli bir hikayeyle ödüllendiriliyorsunuz. Pazarlama stratejileri yok, sadece işinden zevk alan 2 insan var.
1999’da üye olduğu tüm mail gruplarından ayrılmış ve bir daha geri dönmemiş biriyim. Emailden nefret ederim. Site geleneksel bir dil içeriyorsa, asla kayıt olmam. Fakat heyecanları bulaşıcıydı ve farkında bile olmadan mailimi yazıverdim. Onay mailine bir tık ve web sitelerinde karşıma ne çıktı dersiniz? “Adamım! Bi’ tanesin!” Haklısın! 🙂
Lorem İpsum*’un Ötesinde
Eğer tasarımcıları kiralayan biriyseniz, onlara ne okumak istediklerini sorun. Her düğme, her bağlantı, her başlık için onlarla konuşun. Sitenizi kullanıcıların kullanacağı şekliyle düşünmek tasarımcının görevi, istediklerinde istedikleri şeyleri söyleyin yeter. Bir tasarımcı bunu kolaylıkla başarabilir. Eğer tasarımcınız “Ben yazar değilim” diyorsa , yazar olan birini bulma vakti gelmiş demektir.
Kendini yazar gibi gören bir tasarımcı değilseniz, şimdi düşünme vakti. Biraz araştırma yapın, çalışın veya bir kursa katılın. Tasarım iletişimdir ve iletişim için piksellerden fazlası gerekir.
Bu yazı Derek Powazek’in “Calling All Designers: Learn to Write!“ başlıklı yazısından tercüme edilmiştir.
Gerçekten önemli bir noktayı anlatıyor. Teşekkürler