Faks Makinesi nasıl bulundu?
İlk faks cihazı (Faks cihazı Latince’de “Benzerini yapmak” anlamına gelen “fac simile” sözcük öbeğinden geliyor) 1843’te İskoç Alexander Bain tarafından yapıldı. Çekirdekten yetişme bir saatçi olan Bain, saat parçalarını resimlerin ve mesajların satır satır taranmasını sağlayan bir alıcının ve vericinin hareketlerini senkronize etmek için kullanıyordu. Bain’in çalışmaları ümit vericiydi ama, İngiliz Frederick Bakewell patent ofisine giderek “görüntü telgrafı” adını verdiği buluşunun patentini alıverince, Bain’in cihazı daha piyasaya çıkamadan tarih sahnesinden silindi.
Bakewell’in cihazı, 1847’de ilk başarılı faks gönderimini gerçekleştirdi. Cihaz, el yazılarını ve basit çizimleri gönderebiliyordu, ancak pratikte kullanılabilme ihtimali yok gibiydi. Zira aktarma süreleri çok uzundu ve sekronizasyon sorunu yaşanabiliyordu. 1850’ye gelindiğindeyse İtalyan kaşif Giovanni Caselli ilk kullanışlı faks makinesi olarak kabul edilen pantelgrafı üretti ve bu cihaz uzun bir süre kullanıldı.
Nasıl Çalışıyordu?
Caselli’nin makinesini kullanabilmek için ilk önce faksı gönderecek olan kişi bir teneke levhaya yalıtkan mürekkeple bir resim çiziyor ya da mesajını yazıyordu. Levha daha sonra iletici bir ucun paralel şeritler halinde tarama yaptığı plakanın üzerine yerleştiriliyordu. Alıcı tarafta ise yine telegraf hattıyla bağlantılı bir kayıt ucu vardı ve bu uç kimyasal işlem görmüş bir kağıdın üstünde senkronize bir biçimde hareket ediyordu.
Levha taranırken kayıt ucu mesajın boşluk bulunan kısımlarında elektrik akımı veriyor, mürekkep ile karşılaştığında ise akımı kesiyordu. Böylece işlem sonunda, başlangıçta kağıt üzerinde yer alan orijinal mesaj, akımın başladığı ve bittiği noktaların bir kaydı haline dönüşüyordu. Bu kayıt alıcı tarafa iletildiğinde, kayıt ucu kimyasal işlem görmüş kağıt üzerinde senkronize olarak hareket ediyor ve işaretlenmiş noktalarda kağıda akım veriyordu. Akımı alan yerlerin rengi değişiyor, böylece mesajın tam bir kopyası elde edilmiş oluyordu.
Caselli, Bain ve Bakewell’in yaşadığı senkronizasyon problemini, kayıt ucunu hareket ettiren parçalar için zaman temeli görevi gören iki adet saat ve bir adet sarkaç kullanarak aşmayı başarmıştı. Eğer 20. yüzyılın faks makinelerinin kocaman olduğunu düşünüyorsanız, bir de Caselli’nin pantelgrafını hayal edin: Yalnızca sarkaçın ağırlığı yaklaşık 8 kiloydu ve 2 metre uzunluğundaki dökme demirden yapılma çerçeveye asılmış durumdaydı.
Makinenin Yükselişi
Paris’teki tanıtımı sırasında pentelegraph Fransız bilim çevrelerini şaşırtmakla kalmadı, 3. Napolyon’un da ilgisini çekti. 3. Napolyon, devlete ait telgraf hatlarını uzun mesafe iletim denemelerinde kullanması için Caselli’ye izin verdi. Paris-Amiens hattını kullanan Caselli, besteci Gioachino Rossini’nin imzasını 140 kmlik mesafeye ulaştırdı. Kısa bir süre sonra Fransızlar Paris-Lyons telgraf hattına kalıcı bir pantelgraf hattı kurdular ve kamunun kullanımına açtılar. Daha sonraları bu hat Marsilya’ya kadar uzatıldı. İngiltere’de bu sistem Londra-Liverpool hattına eklendi. Rusya’da ise İmparator 1. Nicholas Moskova ve St. Petersburg’da yer alan saraylarının arasındaki telgraf hattında bu makineyi de kullanmaya başladı.
Ancak pantelgrafın parlak günleri fazla uzun sürmedi. Paris’te makineyi temsil eden şirket, tanıtımını önemsemedi. Bu “harika aletin” yatırımcıların ve vatandaşın ilgisini kolayca çekeceğini ve tanıtmanın gerekli olmadığını düşünmüşlerdi. Üstelik uzun mesafelerde Bakewell’in cihazı gibi problemler yaşıyordu. Dakikada 12 kelimelik iletim hızıyla, iş görüşmeleri sırasında imzaları onaylamak gibi işler dışında kullanımı da sınırlıydı.
Pantelgraf Avrupa’da sönüp giderken, hiç beklenmedik bir yerde, Çin’de popülarite kazandı. Harflerden değil de logogramlardan oluşan bir dilleri olduğu için klasik telgrafın ve Morse kodunun Çin’de kullanımı yaygınlaşamamıştı. Ancak pantelgraf aradıkları şeydi ve uzun mesafeler arasında yazışmalarını iletebilmelerini sağlayacaktı.
Çinli yetkililer Pekin’e bir pantelgraf kurabilmek için Caselli ile görüştülerse de, görüşmeler sonuçsuz kaldı.
Bir yüzyıl sonra, tamamen aynı sebeplerle, günümüzde kullanılan faks makinesi Uzak Doğu’da hızla yaygınlaşacaktı.