Arkeolojik kalıntılar nasıl tarihlendirilir?
Yurdumuzun değişik yerlerinde yapılan kazılar esnasında, arkeolojik kalıntılara rastlanmasına alışığız. Hatta arkeolojik kalıntılara rastlandığı için kesintiye uğrayan projelerle de karşılaşıyoruz. Bunun en temel sebebi, yurdumuzun, tarihin en eski yerleşim yerlerinden biri olması.
“Bir kazı esnasında arkeolojik kalıntılara rastlandığında ilk olarak ne yapılır?” diye sorsak, muhtemelen okuyucularımız hemen, “Ne zamana ait olduğu belirlenir!” cevabını vereceklerdir.
Evet. Gerçekten de, bir arkeolojik materyalin hangi döneme ait olduğunu anlayabilmek, arkeolojinin en temel ihtiyaçlarından biridir. Peki, herhangi bir arkeolojik materyali tarihlendirmeye çalışan bilimadamları, bunu yapabilmek için, nelerden yararlanıyorlar?
Öncelikle, Karbon-14’ten yararlanılıyor. Karbon-14, karbonun kararlı olmayan bir formu ve her canlının vücudunda benzer miktarlarda bulunuyor. Ancak, ölümden sonra Karbon-14 formu yıllar içinde sürekli bir azalma gösteriyor. Yarılanma süresi 5.700 yıl. Bu sebeple, Karbon-14 yöntemiyle, 60.000 yıl önce yaşamış bir canlının yaşadığı tarihi belirlemek mümkün olabiliyor.
Bu bahsettiğimiz yöntem, tarihlendirmenin standart yöntemi. Ancak, bazı durumlarda, bazı enteresan yöntemler de, arkeologların işine yarayabiliyor. İsterseniz şimdi, bu enteresan yöntemlere bir göz atalım:
1. Kilitli Kalmış DNA
Orta çağa ait yazılı örnekler, bize kağıt üzerine yazılmış metinlerden daha fazlasını sunarlar. Bu örnekler, genellikle hayvan derilerinden yapılmış parşömenlerdir ve organik materyaller kendilerine ait bilgileri, uzun yıllar saklayabilirler. Edebi Tarihçi Timothy Stinson, parşömenlerden DNA “ayıklamanın” bir yolunu bulduğundan beridir, parşömenin hangi hayvanını derisinden yapılmış olduğunu anlamak mümkün. Hangi hayvan derisinin kullanıldığını anlamak ise, dökümanın hangi bölgeye ve hangi döneme ait olduğunu tespit etmek mümkün olabiliyor.
2. Nükleerin İzinde
Pacific Northwest National Laboratory’den Jon Schwantes’dan Hanford nükleer tesisinin temizliği sırasında bir kasada tesadüfen bulunan Plütonyum-239 örneğini analiz etmesi istenmişti. Plütonyum’un üzerinde, reaktör tarafından bırakılmış bir iz vardı. Üstelik bu iz, adeta bir imza gibi görülebilirdi, çünkü her reaktör, kendine has bir iz bırakıyordu. Plütonyum örneği üzerindeki izden yola çıkan Schwantes, bu örneğin Hanford’dan değil, Oak Ridge, Tennessee’den geldiğini tespit etti.
Biraz daha araştırdığında, Plütonyum örneğinin 1944’te, meşhur Manhattan Projesi sırasında üretildiğini fark etti.
Bu tespit; bahsi geçen Plütonyum örneğinin, bilinen en eski zenginleştirilmiş plütonyum örneği olduğunu ispatlıyordu.
3. Kimyasal Silahlar
Bir kaç iskelet örneğine bakarak, bu insanların kimyasal silaha maruz kaldıklarını söylemek mümkün mü? Leicester Üniversitesi’nden arkeolog Simon James, böyle bir iddiada bulunmanın mümkün olduğunu düşünüyor. Hatta, incelediği iskeletlere dayanarak; ilk kimyasal silahın, milattan sonra 256 yılında kullanıldığını iddia ediyor.
Bu tarihte, Suriye’deki Dura-Europos’da yer alan Roma garnizonuna saldıran İranlılar, garnizonun duvarlarının altına tüneller kazarak, içeriye girmeye çalışmışlardı. Romalılar da buna, İranlıların kazdıkları tünellerin altından tüneller kazarak karşılık vermek istediler. Arkeologlar, bu tünellerden birinde Romalı askerlere ait kalıntılara rastladılar. Ancak bu askerlerin ne sebeple öldükleri anlaşılamıyordu. James, ölüm sebebinin boğulma olduğunu düşünüyor.
Teorisine göre, tünellerde katran ve sülfür vardı. Bu iki madde, yandıkları zaman toksik gazların oluşumuna yol açıyorlardı. İranlılar, bu gazlardan yararlanarak düşmanlarını öldürmüş olabilirlerdi.
4. Manyetik Alanlar
Bulunan objeleri tarihlendirmenin klasik yollarından biri de, hangi kaya tabakasında yer aldıklarını tespit etmektir. Kayalar, yerin derinliklerine doğru tabakalar halinde yer alırlar. En eski kayalar, en alt tabakada yer alanlardır.
Ancak kayalar, önemli bir bilgi daha taşırlar: Manyetik imzalar. Dünyanın manyetik sahası sürekli değişir. Kayaların oluştuğu dönemde dünyanın manyetik sahası ne şekildeyse, kayalar da ona göre şekillenirler.
Bu da, bilimadamlarının dünyanın manyetik geçmişi hakkında bilgi sahibi olabilmelerine imkan tanır.
5. Buz örnekleri
“Buz örnekleri” hakkında bir şey duydunuz mu bu güne kadar?
Sanmıyoruz. Biz de duymamıştık.
Buz tabakaları katmanlara ayrılmıştır ve her bir yıla denk gelen katman farklıdır. İklim araştırmacıları için buz tabakalarının ayrı bir önemi vardır: Bir katmanda bulunan oksijen izotopları, o yıla ait hava sıcaklığını göstermede yardımcı olurlar. Yani, uzun zaman öncesine dayanan katmanlar içeren silindirik bir buz örneği çıkartıldığında, geçmişin ikliminin bir modelini oluşturabilirler.
6. Polen
Polenlerin pek bilinmeyen faydaları da var. Yerin kat kat altında bulunan polen birikintileri o zamanın bitki örtüsünün nasıl olduğunu ve, dolayısıyla da, ikliminin nasıl olabileceğini ortaya çıkarırlar.
Ancak radyokarbon testi, organik materyallerin hangi zamana ait olduklarını belirlemede standart metod haline geldiği için, polen birikintilerini bir nevi geçersiz kılsa da; polenler, bilim adamlarının, geçmişte çevrenin nasıl olduğuna dair yorum yapmalarına yardımcı olur.
7. Volkanik Kül
Görünüşe göre herşeyin bir parmak izi var ve yanardağlar da bu genellemenin istisnası değiller. Her patlamanın yalnızca kendine ait kimyasal bir karışımı var.
Mesela, M.S 79’da Pompei’yi yer altına gömen Mt. Vesuvius patlamasının özel “imzasını” bilseydiniz, bu “imza”yı İtalya’nın başka yerlerinde de, gördüğünüzde onun aynı patlamaya ait olduğunu bilirdiniz.
Böylece, patlamada dışarı atılmış katı maddelere verilen adıyla, “tephra”nın içindeki herhangi bir nesne, Roma tarihinin ilgili çağına aittir ve daha altlardaki herhangi bir şey ise daha eskiye dayanır. Bu tarihlendirme sistemine tephrokronoloji adı verilmektedir.
8. Termoluminesans
Etrafınızda dolanan radyasyonu göremeyeceğinizi biliyorsunuzdur, ancak nesnelerin yalnızca bu radyasyonu emmekle kalmayıp, aynı zamanda ısıtıldıklarında depoladıkları radyasyonu saldıklarını bilmiyor olabilirsiniz. Böylece bunu bilen bir arkeolog bir nesneyi ısıtarak dışarıya saldığı radyasyonu gözlemlediğinde o nesnenin kaç yaşında olduğunu tahmin edebilir.
Bu özellikle seramiklerde çok işe yarar. Binlerce yıl önce bir çömlekçi fırınını ateşleyip bir kap pişirdiğinde, kilin depolanmış elektronlarını serbest bırakarak saati sıfırlar. Yüzyıllar boyunca yerde öylece durup düzenli oranda radyasyon depolayan bu nesneyi 21. yüzyılın meraklı bilim adamlarından biri yer yüzüne çıkarıp tekrar ısıttığında, ne kadar radyasyon yayıldığını hesaplayarak, kabın ilk olarak ne kadar zaman önce ısıtıldığını bulabilir.
arkadaşlar örnek lazımmm acillll 3-4 tane lütfen lazım
tarihi örnek demek istedim
Tarihî kaynaklar, malzemenin türüne göre 4 gruba ayrılırlar (Yazılı kaynaklar; sözlü kaynaklar; kalıntılar; çizili, sesli ve görüntülü kaynaklar). Kalıntılara;
◘Lahit (mezar)
◘Arkeolojik buluntular
◘Heykel
◘Kemik
◘Taş
◘Toprak
◘Madenden yapılmış eşyalar
◘Kap-kacak örnek verilebilir.
☺☻☺☻☺ Umarım yardımcı olabilmişimdir.