Başarılı Bir Lider Olmak İçin, İşi Paylaşmayı Bilin

Liderlerin yapmakta en çok zorlandıkları değişikliklerden biri, bir işi yapan kişi olmaktan yaptıran olmaya geçiştir. Yeni bir yönetici olarak, harıl harıl çalışmaktan kolayca sıyrılabilirsiniz. Meslektaşlarınız ve patronlarınız, maharet gerektiren işleri yapmak için “kollarınızı sıvamış olma” isteğinizin devam etmesine hayran bile olabilirler. Fakat sorumluluklarınız daha karmaşık hale geldikçe, etkili bir lider ile lider ünvanına sahip bir devasa bireysel çalışan arasındaki fark acı vericidir.

Kısa vadede; daha erken kalkmak, geç saate kadar çalışmak ve karşılaştığınız talepleri karşılamak için yeterli enerjiniz olabilir. Fakat azalan kaynaklar ve artan taleplerin ters denklemi sonunda sizi de yakalayacak. Ve o noktada başkalarını işe nasıl dahil ettiğiniz, sizin liderlik etkinizin ölçüsünü belirleyecek. Liderliğinizi mümkün olan en üst sınırı yükseltmek, kendilerine verilen işe yapabileceklerinin en iyisini katmak üzere teşvik ettiğiniz çalışanlarınıza bağlıdır. Aynı şekilde, gereksiz yere kendi başınıza yapmaya devam ettiğiniz her iş, gücünüzü azaltır.

İşleri fazlaca kendi üstünüze alıp almadığınızı anlamak için şu basit soruya cevap verin: Beklenmedik bir zamanda bir hafta izin almak zorunda kalsanız, siz yokken takip ettiğiniz işler ilerleyebilir mi?

Bu soruya hayır diye cevap verdiyseniz ya da cevabın ne olduğundan emin değilseniz, gereğinden fazla işlerin içine girmiş olabilirsiniz. Liderlik potansiyelinizin sınırlarını yükseltmek için, lider kimliğinizi başkalarının çalışmalarıyla yükseltmeniz gerekir. İşleri delege ederken hangi yöntemi kullanacağınıza bakılmaksızın, her seviyedeki lider için işe yaradığını gördüğüm dört strateji var.

1. Sebeplerinizle başlayın. Eğer insanlar bir şeyin niçin önemli olduğunu ve kendilerinin bu işteki rolünün ne olduğunu anlamazlarsa, bu işe özverili yaklaşmaları daha az olasıdır. İlk konuşma esnasında, yanlış konumlandırma riski en üst seviyededir, bu yüzden başlangıçtan itibaren nedenlerinizi doğru ifade etmeye özen gösterin.

2. Onlara işi sahiplenmeleri için ilham verin. İnsanlar, neyin mümkün olabileceğini gördüklerinde heyecanlanıyorlar; fakat yalnızca bunun gerçekleşmesi için kendi rollerinin ne olduğunu anladıklarında işi sahipleniyorlar. İnsanlar zihninizi okuyamaz, bu sebeple yapılacak iş aşırı titizlik gerektiriyorsa, bunu açıkça ifade etmekte aynı derecede titiz davranmalısınız. Beklenti net olarak ortaya koyulduktan sonra, onların yorumlarını destekleyin.

3. Doğru mesafede kalın. Delege ettiğiniz işi takip etmeniz önemlidir; fakat bunun seviyesi de önemlidir. Yerinizi belirlemek için, insanlara, çalışırken ne seviyede işin içinde olmanızı tercih edeceğini sorun. Bu, onlara yararı dokunacak seviyede konuya dahil olmanızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda onlara verilen görevi nasıl yürütecekleri konusunda özerklik kazandırır.

4. “Evet”, “hayır” ve “evet, eğer” demeye kendinizi alıştırın. Seçici olmanın sanatı ve bilimi budur. Başarılı yatırımcılar paralarını önlerine çıkan her fırsata yatırmazlar, bu yüzden biz de zamanımızı kullanırken aynı derecede dikkat etmeliyiz. Önünüze çıkan her talebi dikkatli bir şekilde değerlendirerek işe başlayın ve istenenlere cevap verirken kendi yeteneklerinizle en çok katkı sağlayabileceğiniz şekilde biz düzen oluşturun.

Bu dört stratejiyi göz önünde bulundurmak ve diğer insanları ellerinden gelenin en iyisini yapmaya yetkili hale getirmek; başkalarının katkısı ile iş yapma kapasitenizi geliştirir. Bu dinamik ile, planlı bir şekilde yürüttüğünüz işbirliğinizin ikincil potansiyeline odaklanabileceksiniz: delege edilen her işin diğerlerinin gelişimi için bir fırsat olarak kullanılması. Zamanla onlar da işin özüne odaklanabilir ve işe daha az dahil olabilir.

Kaynak: Harvard Business (Özetlenmiştir)

Sevebilirsin...