Bulaştıkları Hayvanları Sosyalleştiren Parazitler
Bir çok hayvan bir araya toplanarak güvenliklerini sağlarlar. Bu sayede avcıların göç eden sürülerde, hayvan gruplarında, kolonilerde ve balık veya arı kümelerinde tek bir hayvanı ayırt ederek takip edebilmesi neredeyse imkansız hale geliyor. Bir çok doğa belgeselinde de hayvan gruplarını bu şekilde görüyoruz zaten. Ancak bazen, canlıların bir araya toplanmaları, daha kolay hedef olabilmeleri anlamına gelebiliyor.
Fransız bilim insanları Nicolas Rode ve Eva Liens araştırmaları sonucunda, iki karides türünün vücutlarında bulunan parazitler tarafından kontrol edildikleri için sürü halinde hareket ettiklerini keşfetmişler.
Bu parazitlerden bazıları, yaşam döngülerini tamamlayabilmek için kuşların da vücutlarına girmek zorundadırlar. Diğerleri ise, bir karidesten diğerine geçmeye – yani bulaşmaya – ihtiyaç duyarlar. Parazitler bunu bulundukları canlının hareketlerini kontrol ederek ve onların büyük ve göze çarpan hayvan kolonileriyle birleşmelerini sağlayarak başarıyorlar.
Parazitler koloni halindeki karides gruplarında kolayca bir karidesten yeni bir karidese geçebiliyorlar ve koloniler flamingolar tarafından kolayca fark edilip yeniliyorlar. Rode ve Lievens iki tuzlu su karidesi türü üzerinde çalışıyorlar. Bu küçük kabuklular deniz maymunu olarak da biliniyor. Her biri yalnızca 1 santim uzunluğunda olmasına rağmen, uzunluğu 2 metreye kadar çıkabilen sürüler oluşturabiliyorlar.
Bu kolonilerin bir araya gelme sebeplerini izaha çalışan bir çok teori olsa da, hiç biri tam olarak ne olup bittiğini açıklayabilmek için yeterli gelmiyor. Karidesler, tahmin edilenin aksine, besinin bol olduğu yerde bir araya gelmiyorlar. Yırtıcılardan da kaçıyor olamazlar, çünkü onları avlayabilecek balıkların yaşamayacakları kadar tuzlu sularda koloni oluşturuyorlar.
Bunları gören Rode ve Lievens, araştırmalarının odak noktasını deniz maymunlarından ayırıp, parazitlere yöneldiler çünkü hayvanlar garip hareketler içine girdiklerinde, parazitlerin onları etkilemiş olabileceğini düşünmek mantıklıydı. Bu parazitlerden bazıları adeta bir eczacı görevi de görüyorlar. Bulundukları canlının beynine hükmederek onları kafalarını yerden yere vuran tırtıllara, uysal hamamböceklerine, intihara meyilli cırcır böceklerine veya korkusuz farelere dönüştürebiliyorlar.
İki tür Microsporidya mantarı ve tenyalar, tuzlu su karideslerinin baş belaları. Bu mantarlar ayrıca flamingolara da zarar veriyorlar.
Rode ve Lievens bu parazitlerin, tek başına olanlardan çok, koloni halinde olanlarda sıklıkla görüldüğünü fark ettiler. Acaba neden?
Karideslerin koloniler oluşturması, flamingolar için daha kolay bir av olmalarını sağlayabilir ve bu da tenyaların işine gelir. Tenya bulaşan karideslerin, transparan olmaktan çıkıp, kırmızı renge dönüşmeleri; böylece daha kolay fark edilebilir hale gelmeleri de bu hipotezi destekliyor. Yine parazit bulaşmış karideslerin su yüzeyinde geçirdikleri süre de artıyor. Bütün bu değişiklikler tenyanın marifeti sonucu ortaya çıkıyor olabilir.
Mantarlar, flamingolara bulaşmaya ihtiyaç duymazlar. Sadece karideslere bulaşır ve sağlıklı karideslerin hastalıklı olanların dışkılarını yemesiyle yayılırlar. Bunun da en kolay yolu, hasta karideslerin su yüzeyine çıkıp, sağlıklıların üzerinde kalmasıdır. Böylece dışkı aşağıdaki sağlıklı karideslerin tam da üstlerine gelmiş olur. Belki de bu yüzden, mantar bulaşmış karidesler yüzeyde koloniler oluştururken, tenya bulaşmış karidesler, her derinlikte koloni yapabiliyorlar.
Araştırmacılar, bu araştırmanın henüz başındalar. Ancak bu araştırma da, bir gerçeği bir kere daha gözler önüne seriyor:
Parazitler, kendi çıkarları için, bulaştıkları hayvanların zihinleriyle oynayabiliyorlar.
Bilim kurgu hikayeleri o kadar da mantıksız değilmiş demek ki…