Horozlu Saat
Gözlerimi yavaşça araladığımda, güneşin çoktan doğduğunu gösteren ince ışık huzmeleri, panjurun boşluklarından odanın içine süzülmeye başlamıştı. Başımı yastıktan biraz kaldırdıktan sonra, hemen yatağımın yanında duran telefonumu elime aldım ve tepesindeki ufak tuşa basarak açtım.
Tüh be! O ana kadar yanılmayı ümit ediyordum ama telefonun ekranındaki saat, geç kaldığımı düşünmekte haklı olduğumu söylüyordu: 8:30.
Bilen bilir. İstanbul, kocaman bir şehirdir. Altınızda arabanız yoksa, birbirine çok yakın sayılabilecek mesafeler arasında ulaşım, şehirler arası yolculuktan daha uzun ve yıpratıcı olabilir.
İşte bu yüzden, evime oldukça uzak olan iş yerime vaktinde ulaşabilmek için, hemen hemen herkesin uyuduğu bir saatte yola çıkmam gerekir. Kış mevsiminde olduğumuz için, bu saat güneş doğmadan bayağı öncesine denk geliyor.
8:32. Aşağı yukarı iki saat kadar geç uyanmışım. Üstelik dün de aynı şekilde geç kalmıştım. Sabahları uyanma konusunda çok başarılı olduğum söylenemez, ama 2 günde 2 kere geç kalmak, benim için bile bir rekor sayılabilir.
İş yerinde elinde küçük bir ödül tutan patronun, kibar bir gülümsemeyle “2’de 2 geç kalmayla kazanaaan…” dediğini düşündüm bir anda. Arkadaşlar da alkışlıyorlar falan.
Saçma, mümkün değil. Hemen kalkmalıyım.
İyi ama, hakikaten 2 gündür neden hiç telefonumun çaldığını duymuyorum? Normalde hiç olmazsa telefonun çaldığını duyar, uyanacakmış gibi yaparak telefonu kapatırdım. Sahi, neden?
Acaba telefonun alarmı çalmıyor olabilir mi? Yok canım daha 2 gün önce gayet iyiydi. Telefonu sessize getirmiş bile olsam, alarmın çalması lazım hem. Aklıma böyle kötü kötü şeyler getirmemeliyim. Çünkü böyle bir bozukluk olduysa, 1000 liradan fazla para yatırdığım bu telefona bir süreliğine de olsa elveda demem gerekir.
Dur bir alarm daha kuralım bakalım. Saat 8:35. 8:36’ya bir alarm kurayım.
Saat 8:36. Aaa… Alarm çalmadı hakikaten. Ne oldu bu telefona ya? Bak şu işe, telefon da bozulmuş ha.
İnternete bir yazayım bakalım. Belki başkaları da aynı problemi yaşamıştır.
Basit bir arama sonucunda, anladığım şey şu: iPhone’larda ocak ayının başında alarmlar çalışmaz hale gelmiş. Apple bir güncelleme yayınlayacakmış yayınlamasına da, o zamana kadar, tarihi 3 Ocak’a getirmek yeterli oluyormuş.
Tarihi 3 Ocak yaptım ve alarm yeniden çalışmaya başladı. Şimdi, patrona söyleyebilecek bir bahanem var: Bin küsür liralık koskoca alet yanılmış, ben uyuyakalmışım çok mu?
Apple ürünlerine hayran olan ben, yeni bir iPhone, iPad vs. çıksa da standlarına gidip hayran hayran baksak diye düşünen ben, Apple bilgisayarları, kendilerinden daha ucuz ve kaliteli ürünlere karşı can siperane bir güçle savunan ben…
… dışarı çıktım ve gördüğüm ilk saatçiden alarmlı bir saat aldım.
Horozlu bir saat.
Yok ocak gelmiş, yok yaz saati uygulaması sona ermiş gibi bir derdi yok. Bunları fark edemiyor bile kendisi.
Ama ninni gibi Tık – Tık sesler çıkarıyor, 5 dakikada bir uyduya sinyal göndermeye çalışarak beynimi dalgalandırmıyor ve acayip güçlü bir sesle çalıyor.
“There isn’t an app for that” yani “Bunun için bir iPhone uygulaması yok.”
Teknoloji dediğin de bir yere kadar, değil mi?
Horozlu saatimin horozu, mütemadiyen yaptığı gibi “Evet” anlamında başını sallıyor.