Yeni nesil bir alem

Yeni nesil bir alem

Sabahın ilk ışıklarıyla evden çıktığımda günümüz gençliği hakkındaki fikirlerim yeniden tazelenmeye başlamıştı bile. Asansördeki acil durum tuşunu, çakmağı ustaca(!) kullanan biri tarafından karartılmış buldum.

Apartmanın dışına çıktığımda bir taksinin geldiğini gördüm. Boş değildir ama, diyerek el ettim. Kısmetime taksi hemen yanaştı. Bavulumu arka, kendimi ön koltuğa attım.

-Metro istasyonu…

15 dakika sonra mevzimize vardık ama, yol boyunca şoför kendini denizlere attı ve yalan dünyayı bize bıraktı.

Jetonumu kaptım ve kendimi yürüyen merdivenin akışına bıraktım. Ben inerken de tramvay istasyona yaklaşıyordu.

Tramvayda gördüğüm iki üç lise öğrencisi birbirlerine WOW’daki durumlarını, oyunda ne denli tecrübeli ve bilgili olduklarını, hararetli hararetli anlatıyorlardı. Ellerinde de zoraki tutuşturulduğu belli olan birer defter ile bir iki soru bankası duruyordu. O kitapların her gün gidip geldiğini tahmin edebiliyordum. Öyle ki; Terazidere’de inen gençlerin boşalttığı yere oturmak için hareketlendiğimde MAT-2 soru bankasının bir rulo hâlinde öylece uzandığını gördüm. Hop filan demeye kalmadı, kapılar kapandı ve tramvay hareket etti.

Otogara vardığımda yürüyen merdiveni boş verip, normal merdivenlerden koşturarak, bineceğim otobüsün yanaştığı yazıhaneye uçarcasına gittim. Neyse ki vaktinde yetişebilmiş, ilk araçta kendime yer bulabilmiştim. Otobüsün gelip yanaşmasını beklemek için peronda bir koltuğa iliştim. Koltuğa yerleştiğim sırada iki bayan bilet almaya geldi. Görevli, ilk araçta yer kalmadığını ancak bir sonraki araçta iki kişilik boş bir yerin olduğunu söyledi. Onlarda çaresiz kabul ettiler. Bileti alıp koltuklara yöneldiklerinde içlerinden yalnızca birinin bayan olduğunu gördüm. Arkadan bakıldığında hiçbir farklarını göremezdiniz. Saç şekillerinden kulaklarındaki küpe sayısına; pantolonlarından ayakkabılarına kadar her şeyleri aynıydı.

Otobüs geldiğinde not defterime çınar resmi çiziyordum. Gelişmişliği ve köklülüğü ifade ettiği için çınar ağacına ayrı bir sevgi duyarım. Soy ağaçlarında çınar figürünün kullanılmasının sebebi de bu olsa gerek.

Koltuk numaram 23’tü. Ortalarda bir yere denk geliyordu. Arkalar nedense pek sevilmez. Varoş gibi görülür. Sevmeyenlerin arasında sebebini bilmesem bile ben de varım.

Yolda ilerlerken önceden yanınızda olan her şey geride kalır. Yakındaki ağaçlardan uzaktaki tepelere kadar hepsi birer birer sizi yalnız bırakır ilerleyen miller boyunca. Bir tek bulutlar size eşlik eder bir süre. Onlarda dağıla dağıla kaybolur. Bütün bu değişimler, bana insan hayatını hatırlatır. Öyle ya, siz hayat yolunda ilerlerken bazıları geride kalır. Hatta ‘hep birlikte olacağınızı’ sandıklarınız bile teker teker ayrılırlar o yoldan, yahut değişirler büsbütün.

Köprüyü geçerken muhteşem boğazımızın mükemmel manzarasının tadını çıkarayım dedim. Otobüslerin yüksek olması buna imkân sağlıyor. Ben camdan portreyi süzerken yan ikilide oturan iki üniversiteli Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü kimin yaptığını tartışıyorlardı:

-Kim yapmış o köprüyü?
-Mimar Sinan yaptı diye biliyorum.
-O mu yapmış?
-Hee.. O yapmış galiba.
-İyi de.. O, Fatih zamanında yoktu ki.
-Ne bilim ben..

Vah gençliğimizin başına gelenler… Sahi Türkiye en son ne zaman süper güçtü? Ne zaman bilimin, teknolojinin kaynağıydı? Durun tahmin edeyim: Genç beyinler üretirken, değil mi?

İsmail Sarbay

Hekim. Opereyşın'ın kurucu ortağı ve isim babası. Görseli yazıya tercih etmesiyle tanınır. Hobilerine titizlikle sarılır.

Sevebilirsin...

2 Yanıt

  1. fkilic dedi ki:

    Yazınız ve duyarlılığınız için sizi tebrik ediyorum. Gençler bilgi öğrenmek için en uygun yıllarını boş şeylerle geçiriyorlar. Çok yazık. Geçen yıllar geri gelmeyecek.

  2. nikimikediyedi dedi ki:

    Başlığına bakıp sinirlendiğim fakat okuyunca hak verdiğim belkide en mühim konuyu hoş bir uslupla ele almışsınız.Bırakın genç beyinler üretmeği var olan eşsiz körpe beyinleri hayat boyu işe yaramayacak bilgilerle eskitip; üretime açık farklılığı seven, dinamik bir dimağı iki üç sınav için harcayacak beyinler yetiştiriyoruz. Halbuki insanların suretleri farklı yaratıldığı gibi dünyevi hususlara eğilimi ve karekterleride farklı yaratılmıştır.fakat empati yoksunluğundan ötürü deliyide veliyide aynı kefeye koyan beşeriyetten de fazlası beklenemez zaten.Anı yaşamak ve geleceği çöpe atmak bu olsa gerek.