Dünya Kupası Özel

2006 Dünya kupasının bitmeye yüz tuttuğu şu günlerde, Türkiye‘den Halime Gürbüz‘ün Dünya Kupası Özel yazısını yayınlıyoruz:

Ben pek anlamam, bundan ne anladıklarını ise hiç anlamam. Kâbus başladı ya hani! Dünya Kupası… Bu tantana bitene kadar maçları; kendilerini teknik direktör, futbolcu, spor yazarı, klüp başkanı sanarak kişilik bölünmesi ya da bütünlemesiyle izleyen bir sürü adam. Neredeyse her evde yaşanan tam bir karabasan!

Televizyon üzerindeki danteli daha aşağıya çekmek, sigortaları sökmek, sinirlenmek işe yaramıyor. Ne yapmalı, ne etmeli? İşte benim gibiler için bu süreyi atlatana kadar idare edecek futbol bilgisi. Bence zaten lüzumsuz daha ilerisi!..

Şimdi; bu koşturmacada on bir kişilik iki takım var. Amaçları da birbirlerine gol atmak. Buraya kadar çok kolay. Hemen iki takım oluştur kafanda. Hah, tamaam. Kalede sen varsın. Kalenin önündekiler savunmacı ve üç kişi. Savunmada en yakın arkadaşın; sağ bek. Ortada çocuğun, ablan da sol bek. Tamam mı? Burası ceza sahası. Orta sahada beş kişi. Sağ açık; teyzen, sol açık; halan. İkinci annem dediğin Huriye Teyze, amca kızı Asiye, hala kızı Zehra da orta alanda. Ne kaldı on biri tamamlamaya? İki de santrfor (Bunlara forvet de deniyormuş şekerim) koy oraya; yani, annen ve diğer ablan! Bitti…

Rakip takım oyuncuları: Kalede; kaynanan. Karşı kalenin önünde savunmada; kocanın teyzesi, halası ve yengesi. Rakip orta sahada sağ açık; büyük eltin, sol açık, ortanca eltin ve kaynananın çok bilmiş üç komşusu. Rakip takım santrforları; görümcen ve yeni eltin! (Henüz durumu kavramamış taze elti, takıma yeni kan olaraktan bilinmeyen bir sözleşme ve ücretle transfer olan forvettir. Kayınvalideciğine yaranabilmek için göze hoşgelen çalımlarla hücum kralı pozisyonunda takılır) Kim var başka? Hakem: O da kocan! Taç; topun yandan çıkması. Kabaca bilinmesi gerekenler bunlar. Haa! Bir de faul, ki bu da fena hareket demekmiş, cezası penaltı atışı. Şimdi bir örnek üzerinde inceleyelim olayı.

Herkes bir arada, belli ki sataşmaya niyetli kaynana. Diyelim ki son transferini köyünden yaptı. “Ahh, insanın memleketi, memleketlisi gibisi yok abla” diyerek topa vuruyor.

Yengesi; “Tabii canım, huyunu suyunu bilirsin, gül gibi geçinirsin” diyerek topu karşılıyor, top görümcede, hızla orta sahayı yarıyor sana bakarak; “Aaah ah, bileydik gelinlerin hepsini memleketten alırdık” diyooor!

Amanın gol yemek üzeresin! Görümce malum golleri takır takır döşeyen forvet ve presini sürdürüyor; “Yaktık büyük ağabeyimin başını”. Mutlak gol pozisyonu!

Aman, aman çekyattan yere kafa üstü çakılan çocuk yaygarayı basıyor. Dikkat de, konu da dağılıyor. Top taca çıkıyor.

Buraya kadar tamamsa devam edelim.

Çocuğu susturmaya çalışırsın ama nafile feryat figan ağlar: “Sus! Halası kılıklı, ağzını açtı mı susmak bilmiyor!”

Ooo… Görümce acı içinde yere yığılır, kıvranır, kaynanan hakeme ay pardon oğluna uzaktan “Nerede kart?” manasında el hareketi yapar. Hakem çok bozulmuştur ve penaltı kararı verir. Gözler, topla görümcenin ayağının kesişeceği noktaya kilitlenir, adrenalin pompalanmaya başlamıştır. Gergin saniyeler… Rakibin topa vurduğu anda refleks olarak bir yana atlarsın; “Nedir bu çilem? Çirkin ve pasaklı şansım olsa” dersin ama ters köşeye yatarsın, “Var zaten!” Gool! Görümce koşar koşar, müsaitse tribünün tellerine tırmanır, timsah dansı yapar! Durum bir sıfır.

“Sizinle muhatap olmayacağım” dersin, arkadaşından ve hala kızı Zehra’dan “Aman şekerim onların seviyesine inme” tarzında derinlemesine paslar… Ancak bu ataklar gol getirmekten uzak. Top rakip ceza sahasında. Taze elti burma dolu ellerini kullanmanın verdiği avantajla topa yükseldi, kafa yok ki, vuramadı. Top yerden sekti; kaleye doğru yöneldi.

Rakip kalede kaynana devleşti, top kaynanada. Top kaynanada sayın seyirciler! Kaynana, kaynana!… Kaynana’dan sert bir şuut; “Muhatap olamazmış. Hah! Duyan da paşa torunu sanacak. Anan turp, baban şalgam!” ve top ağlarda…

Ooov, durum iki sıfır.

Hakemin her zamanki bulanık kafası ve kalecinin (sen oluyorsun bu) çaresiz bakışları… Evet sayın seyirciler, maç koca takımının iki sıfırlık üstünlüğüyle devam ediyor. Top orta sahada, annenden uzun bir pas; “Dünüür, ezdirmem kızımı bu kadar. Çeker alırım”, top direkten dönüyor; kaynanan “Amasya’nın bardağı, biri olmazsa bir daha” diyor.

On kusurlu hareketten biri! Hakem oralı değil, devam diyor. Takım ve taraftar isyanda; “Hakeme gözlük, hakeme gözlük” ortalık inliyor. Kız tarafı gol mü attı? Rakip kale önünde bir karmaşa var, seçilmiyor.

Hakem kırmızı kart çıkarıyor sayın seyirciler. Kız tarafı kartı hakemin burnuna sokuyor. İki takım birbirini yoluyor. Maalesef! Evet, bunlar sahalarımızda görmek istediğimiz hareketler sayın seyirciler…

İşte bunun gibi bir şey. Şimdiii… Geçin bu akşam televizyonun karşısına, bir de bu gözle izleyin. Onlar maç seyretsin, biz keyfimize bakalım!

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...

3 Yanıt

  1. flightnumber_118 dedi ki:

    güzelmiş 🙂

  2. victory dedi ki:

    🙂

  3. €miR dedi ki:

    Kadınların hayal gücü çok gelişmiş. Türkiye bu zat-ı muhteremlerle ilerleyecek. Heyt be 😀