Silginin de bir tarihi var!
Bildiğimiz silginin hammaddesi kauçuktur. Sadece sıcak ülkelerde yetişen kauçuk ağacının, oval biçimli büyük ve kalın yaprakları vardır. Türkiye’nin Güney illerinde de bol miktarda yetişen kauçuk ağacından, esnek, dayanıklı ve telefon kapaklarından iş eldivenlerine kadar yaygın bir kullanım alanı olan kauçuk maddesi elde edilir. Bu ağacı Avrupalılara tanıtan ise Charles Marie de la Condamine isimli Fransız bir bilim adamıdır. Mösyö, Güney Amerika gezileri sırasında tanıştığı bu enteresan ağacı 1736 senesinde Avrupa’ya götürürken, bu ağacın sütünden yapılacak silgilerin sonraları her yaştan insanın çalışma masasında, kalem kutusunda ya da duvar diplerinde yer bulacağından habersizdir.
Kauçuğun silgi sektörüne dahlinden evvel, silme için başka yöntemler kullanılmış. Parşömen ve papirüslerden minik mürekkep hataları izale için kumtaşı ve ponza (bir tür volkanik taş imiş) meşhurmuş. Ekmek kırıntıları bile denenmiş. Kağıttan kurşun, kömür izini çıkarmada balmumu ve nihayet kauçuk tabletler sahne almış.
Gregoryan takvimleri 15 Nisan 1770’i gösterirken Joseph Priestley diye biri çıkmış ve “Bir madde gördüm ki anlatamam. Kağıda sürdü müydün kurşun murşun kalmıyor.” demeye gelen cümleler ile kauçuğun siliş gücünü keşfetmiş.
Aynı sene İngiliz bir mühendis olan Edward Nairne, ilk olarak kauçuk silgileri piyasaya yaymış. Ama bunlar naturel diye diye cm3ünü 3 şilinden aşağı satmamış zalım. Sorsan kauçuğun sildiğini kazara öğrenmiş. Sonra gel vatandaş!
Ama ham kauçuk da ekmek gibi liğme liğme oluyormuş kolayca. Hop bi’ Charles daha çıkmış ve kauçuğu kükürtle işleyerek hem silgileri dayanıklı yapmış hem de yayılmasına sebep olmuş. (Charles Goodyear, 1839)
Amerika’dan bir gözü açık, Hymen Lipman da tutmuş silgiyi kurşun kalemi arkasına geçirip patentini almış. (30 Mart 1858) Hoş sonradan iki ürünün birleşmesinden ibaret olduğu görülünce patent iptal olmuş.
Şimdilerde çeşit çeşit, renk renk, lisanslı lisanssız, kokulu kokusuz vb. yüzlerce ürünün bulunduğu dev bir kırtasiye sektör ürünü hâline gelmiş bulunmakta.
Peki ama silginin defter sayfalarındaki yazıları nasıl sildiğini biliyor musunuz? Cevabı:
Kurşun kalemlerin, yazmak için kullandığımız uç kısımlarında grafit parçacıkları bulunuyor. Bu, bildiğimiz kurşunî siyah renkli, yumuşak, kolayca toz durumuna gelebilen bir tür doğal karbon. Bu parçacıklar, yaklaşık 2-10 mikrometre çapında. Bunları mikroskop altında incelersek tıpkı kum taneciklerine benzediklerini görebiliriz. Kağıda yazı yazdığımızda, bu parçalar yüzeyin hemen altındaki kağıt liflerinin arasına sıkışıyor. Silgiyle bu yazıların üzerinden geçtiğimizde, silgi, lifleri yumuşatarak arada sıkışmış olan küçük grafit parçacıklarını çıkarıyor. Sildikten sonra, bu parçacıkların bir kısmının silginin üzerine yapışmış olduğunu görürüz. Diğer kısmıysa silgiden kopan parçalarla kağıdın üzerinde kalır.
Peki siz de benim gibi silgili kalemin arkasındaki silgiyi harcamaya kıyamayanlardan mısınız?
Hiç bir zaman kalemin arkasında ki silgiyi kullanmadım. O bana göre kalemin aksesuarı 😀
🙂