Japonya Notları – Kyoto
Japonya’da bir sonraki durağımız mabetler şehri Kyoto oldu. Kyoto’ya, Nikko‘dan gittik. Hızlı trenle 600km’lik yolu 2 saatte aldık.
Kyoto şehri Japonya’ya 1000 yıl başkentlik yapmış, hala Japon kültürünün en iyi korunduğu şehirlerden biri. Kyoto ismi, “başkentlerin başkenti” anlamına geliyor.
Kyoto‘nun adı, 2. Dünya Savaşı sırasında atom bombası atılacak şehirler arasındadır. Ancak sonradan Kyoto bu listeden çıkarılır ve yerine Niigata şehri konulur. Bir rivayete göre dönemin Amerikan savaş bakanı Henry Stimson balayını bu şehirde geçirmiş ve bu şehre duyduğu hayranlıktan dolayı bu şehri listeden çıkarmıştır.
Kyoto’da kaldığımız otelden bisiklet kiraladık ve gezimizin bir kısmını bisikletle yaptık. Kyoto’da ilk gezdiğimiz Tapınak Hirano Shrine’dı.
Bu Tapınak çok da meşhur değil. Kiraz çiçeklerinin açtığı dönemde etkileyici görünmesi ve aynı dönemde bu tapınakta festival olmasından dolayı gezmeyi tercih ettik.
Hirano Shrine, 796 yılında Heian imparatoru tarafından kurulmuş. İmparatorluk ailesi tarafından sıkça ziyaret edilirmiş. 985 yılından beri her yıl kiraz çiçeklerinin açtığı dönemde bu tapınakta festival yapılıyor. Hirano shrine’nin çok özenli düzenlenmiş bir bahçesi var. Bahçede çok sayıda kiraz ağacı mevcut.
Buradan bisikletle, çok da uzak olmayan Kinkakuji’ye yani altın tapınak‘a gittik. Burası 1224 yılında saray mensubu bir aile tarafından dağ evi olarak yaptırılıyor. 1400lerin başında da Budist tapınağına dönüştürülüyor.
Ahşap olduğu için çabuk tahrip olan bu tapınak 1929’da tekrar restore edilmiş. Ancak akıl sağlığı yerinde olmayan bir rahip tarafından 1950 içindeki tüm eserlerle birlikte yakılıyor. Sonrasında tekrar yapılan Tapınak şu an UNESCO dünya mirası listesinde. Bu tapınağa girmek ne yazık ki yasak. Çok etkileyici bir bahçesi var.
Sonraki durağımız Fushimi İnari tapınağıydı. Bu tapınağı diğer tapınaklardan ayıran özellik binlerce Tori denilen şinto dinine özgü kapıların bulunması.
Bu Tapınak şinto dinine göre pirinç tanrısı inariye adanmış. Bu tapınakta ayrıca çok fazla tilki heykeline de rastlanıyor.
Bunun sebebi tilkinin pirinç tanrısı ile iletişimi sağladığı inancına dayanıyor. Ayrıca tilki Japon kültürüne göre kurnazlığı simgeliyor. O yüzden bu tapınak özellikle iş adamlarının dua etmek için geldikleri ve eğer istekleri gerçekleşirse de bütçelerine göre üzerinde isimleri yazan şinto kapıları yaptırdıkları bir yer.
Kapıları takip ederek Dağa doğru tırmanıldığında çok güzel Kyoto manzarası görülebiliyor bu tapınaktan. Ancak o yolun sonu yok, kapılar bitmiyor. Biz yaklaşık olarak 2 saat yürüdük ve manzaranın güzel olduğunu düşündüğümüz yerden Kyoto’yu seyrettikten sonra geri döndük.
Kyoto tapınaklar şehri ve Tapınak zehirlenmesine uğramamak için, birbirlerine benzemeyen ve olmazsa olmaz tapınaklara gitmeyi tercih ettik.
Kyoto’da son gittiğimiz Tapınak Kiyomizu tapınağı oldu. UNESCO dünya mirası listesinde bulunan bu tapınağın yapılışı 700lerin sonlarına kadar uzanıyor. Bu Tapınak Dünya’nın yeni 7 harikası adayları arasındaymış ancak seçilmemiş. Başka bir özelliği de hiç çivi çakılmadan yapılmış olması.
Kiyomizu tapınağında Otowa şelalesinden gelen 3 su akmakta, ilkinin bilgiyi ve iyi dileklerin kabulünü, ikincisinin sağlığı, üçüncüsünün uzun ömrü temsil ettiğine ve içen insana bunları getireceğine inanılmaktaymış. Ancak üçünden de içmek açgözlülük sayılmakta ve kötü şans getireceğine inanılmaktaymış.
Kiyomizu tapınağının etrafında çokça geleneksel kıyafetleriyle dolaşan Japon’a rastlamak mümkün. Geleneksel Japon kıyafeti, saçlara takılan kanzashi, seramik eşya almak istiyorsanız en güzel ve en zarifleri kesinlikle Kyoto da bulunuyor. Özellikle Kiyomizu tapınağından ana caddeye inerken çok güzel dükkanlar var. Ayrıca sayıları çok azalmış olsa da, Japonya’da gerçek geyşaların bulunduğu tek yer de Kyoto.
Kyoto da son gezdiğimiz yer Arashiyama’daki bambu ormanı oldu. Sakin bambu ormanı yürüyüş için bire bir bir ortamdı.
Kyoto’dan sonraki durağımız Osaka ve Nara…