Anna Karanina’nın Matruşkası
O akşam erken yatmıştı Anna Karanina. Saat henüz sekizi bile vurmamıştı, fakat işte O, malikanenin ikinci katındaki odasında, rahat ve geniş yatağında yatıyordu. Uykusu gelmemişti ama günün yorguluğu üzerindeydi. Yatağında, şöminenin çatırtısını dinliyor, zevkle Petersburg sokaklarını seyrediyordu.
Babasıyla tartışmışlardı sabah. “Beni hiç anlamıyor!” diye için için hayıflandı Anna Karanina. Annesi Antonina, normal bir Rus kadını olarak yetiştirilmişti: Kocasının yaptıklarını hemen benimser, yanlış olduklarını bilse bile!
“İşte yine aynısı oldu!”
Odanın sessizliği, ağzından güçlükle çıkan bu sözcüklerle bozulmuştu. Oyuncağı kırılan çocuklar gibi, aniden ağlamaya başladı.
“Neden ağlıyorsun?”
Sesin geldiği tarafa döndü. Annesi Antonina kapıda dikilmiş, kendisine bakıyordu.
“Niye ağlıyorsun yavrum?”
Anna Karanina, yüzündeki yaşları sildi, annesinin ağır adımlarla yanına gelmesini seyretti. Ağır ve soylu! Annesi bu iki kelimeyle özetlenebilirdi. Aynı manaya gelmeyen, ama pekçok konuda kesişen 2 kelimeyle.
“Babanın isteğini kabul etmemesine mi ağlıyorsun?”
Annesi yanına oturmuştu bile. Sıcaklığını hissediverdi yüreğinin derinliklerinde. Yutkunarak konuştu:
“Evet anneciğim. Evet ve hayır!”
Annesi çok birşey anlamış gibi başını salladı. Belki gerçekten ne demek istediğini anlamıştı, belki de “He de geçer!” modundaydı. Tam bir soyluydu çünkü. Anlamasa da anlamış görünebilir, bilmese de, bildiğiniz bir konuyu sizden iyi anlatabilir gerçek asiller! O asillerden biri yanında, oturmuş kendisine bakıyor, yüzündeki kremi kapıdan gelen hafif ışıkla parlıyordu.
“Hem ona, hem de başka bir şeye ağlıyorum.”
Annesi yüzündeki o durgun ifadeyi bozmadan sordu:
“Baban sana neden kızmıştı?”
Anna Karanina, sabahki olayın acısını bir kere daha yüreğinin derinliklerinde yeniden duydu. Yeniden!..
“Babama bana kırmızı bir matruşka almasını söyledim. Ama o büyüdüğümü söyledi!”
Zorlukla söylediği bu sözlerin ardından yeniden ağlamaya başladı. Annesi derin bir iç geçirdi.
“Oh Anna Karanina. Bunun için o güzel yaşları akıtmaya değer mi yavrum?”
Değmez belki! Ama bu matruşka, hayallerinin matruşkası! Hayallerinde pembe panjurlu bir Moskova evi de var Anna’nın, kırmızı bir matruşka da!
Antonina, kızı Anna Karanina’nın elini tuttu.
“Kapıya bak yavrum.”
Anna Karanina kapıya baktı. Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Babası elinde kırmızı, büyük bir Matruşka’yla kapıda öylece duruyordu. Hayır hayır, öylece değil, gözlerinden yaşlar süzülerek!
“Ah Anna Karanina!” dedi babası ve ağlayarak yanlarına geldi.
Birkaç dakika sonra Anna Karanina, kırmızı Matruşkasıyla oynuyordu. Babası ve annesi biraz uzakta mutlulukla kızlarını seyrediyorlardı. Babası, annesi Antonina’nın kulağına eğildi.
“Bu salak milli oyuncağı, 5 yaşındaki Rus veletleri oynamıyor mu?”
Annesi sessizce cevap verdi: “Evet?”
Babası Dimitry, sinirle iç geçirdi:
“Öyleyse 25 yaşındaki kızımız bu salak minik kutucuklardan ne anlıyor, söyler misin?”
Annesi “Bilmem” manasında başını büktü.
Birden, Anna Karanina başını kaldırdı:
“Babacığım!”
Babası yüzüne o şebelek bakışı oturtarak dinleme durumu aldı:
“Buyur yavrum?”
Anna Karanina bir an yutkundu: “Ben, ben…”
Sessizlik… Büyükleri, Anna’nın söyleyeceklerini merakla bekliyorlardı:
“Ben Kremlin’de görevli olan gence, Piyotr Petroviç’e aşığım!”
Annesi ve babası, bu beklenmedik sözlerle şok olmuş, birbirlerine bakıyorlardı. Babası Nikolai, büyümüş gözlerle kızına baktı:
“Sen ne diyorsun kızım!”
Kızı soyluluğunu gösterecek bir kararlılıkla ayağa kalktı:
“Düşmanının oğlu da olsa, onunla evleneceğim!”
Nikolai, ilerlemiş yaşına rağmen dinçti. Yine de bu sözler, kalp çarpıntısına sebep olmuştu. Yataktaki kırmızı matruşkayı eline aldı.
Veee….
Ve kar, Petersburg bahçelerini tamamıyla örterken, bir malikanenin 2. katının camında, kırmızı bir matruşkanın yatağın üstüne inip inip kalktığı görülüyordu. Cam birden kırmızıya boyandı.
İçeride Nikolai, elindeki matruşkayı Antonina’nın üzerine attı. Kadın, sessiz sessiz ağlıyordu.
“Ne yaptın Nikolai?”
Nikolai cinnet geçiriyordu:
“Sus be Antonina, sus. Kızımız, düşmanımızın oğluyla kaçacak, biz de ona Sen Petersburg düğünü mü yapacağız?”
Önce yatakta nefes almadan yatan kızına baktı, sonra yerdeki matruşkayı gösterdi:
“Hepsi bu pislik matruşka yüzünden!”
Antonina ağlıyordu, kızı nalları dikmişti, Petersburg’da kar yağıyordu.
Haa, bir de, matruşka hâlâ kırmızıydı, üstündeki kana rağmen!
Leo Tolstoy‘un Anna Karanina eseri, Anna Karanina’nın Matruşkası‘ndan esinlenmedi, gerçekten.