Sanallaşan mektup
Eski yıllar… Ne telefon var, ne bir şey… Sesli anlaşma imkanının olmadığı zamanlarda mektup sağlıyordu haberleşme ihtiyacını. Yazılıyordunuz bir kağıda söyleyeceklerinizi, kağıdı sarıp sarmalayıp veriyordunuz görevliye veya güvercine. Artık giderse gider, gitmezse gitmez. Uzaktakilerden başka türlü de haber alınamazdı. Ne yapar ne eder bilinmezdı. Ancak ayda yılda bir mektup gelirse, görüşürülürdü… kağıt üzerinden…
Sonra telefonlar arabalar derken görüşmeler sıklaştı. Artık ahize kaldırınca konuşmaya başlayabiliyor, sesi nasıl, keyfi nasıl anlık anlayabiliyordunuz. Daha da ilerleyen teknolojiyle e-posta denen, bilgisayar ve internet vasıtasıyla yollanan ‘sanal mektup’lar çıktı. Telefon biraz seyreldi. Mektup neredeyse büsbütün gitti. E-posta moda oldu.
Hadi e-postayı, eski mektup kadar kullansak içim yanmayacak. O da azaldı. Eşe, dosta gönderilen tebrikler bile ‘şablon’ olarak kaydedilip, hepsine birden aynısı yollandı. Sonra da messenger diye bir meret çıktı ki; işte ipin ucu orada koptu. Artık eş-dost yerine, ne idüğü belirsiz kimseler listelendi ve onlarla ‘kanka’ muhabbeti yapıldı.
Sonunda ne mektup kaldı, ne de amacı… Mektup sanal dünyanın bir parçası hâline geldi ve… sanallaştı…