Gezgin Fotoğrafçılara Tavsiyeler

Gezgin Fotoğrafçılara Tavsiyeler

İnternette, gerçekte fotoğrafçılar tarafından yazılmayan “Gezgin Fotoğrafçılar için İpuçları” adı altında bir çok liste okudum. Bazı tavsiyeler gerçek dünyada işe yarar, bazıları ise yaramaz. İşte burada 7 yıllık seyahat deneyimim ile şekillenen ipuçlarını bulacaksınız. Bunların bir çoğunu da başka bir yerde bulacağınızı sanmıyorum.

Makineniz Çöp Gibi Görünsün

Gezgin fotoğrafçılar için ilk ipucum, aletlerini hırsızlığa karşı korumalarıdır. Sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, dünyanın her yerinde hırsızlar var. Sizin o güzel kameranızın karaborsada ne kadar edeceğini bilirler ve çalmak için her şeylerini riske atarlar.

Seyahat ederken, fotoğraf makinemin berbat ve eski görünmesine dikkat ederim. Koli bandı ile kaplayıp, kirli ve sıradan bir sırt çantasında taşır, “Canon”, “Phase One” gibi bütün tanınabilir logoların gizlenmiş olduğundan emin olurum.

Çöp Gibi Fotoğraf Makinesi

Güzel görünen bir fotoğraf makinesi çantası tehlike demektir. Ben “tipik” tüketici seyahat çantalarını yahut geçmişte daha iyi günler görmüş gibi gözüken yıpranmış çantaları tercih ediyorum.

Çirkin fotoğraf ekipmanlarıyla seyahat ederken, dikkatler eşyalarımdan başka bir yöne yönelmiş olur. Muhtemel bir hırsız, kamerayı çalmanın yakalanma riskine değmeyeceğine karar verebilir. Sonuçta değersiz bir çöpü “yeni bir kamera” değerine satamazlar.

Hırsızların dışında, güzel görünen fotoğraf makineniz yüzünden size zor anlar yaşatmak isteyen başka insanlar da olacaktır, yabancı ülkelerdeki havaalanı gümrük memurları mesela. Aslında bu bilgisiz ve aşırı bencil insanlarla hırsızlardan daha çok problem yaşıyorum. Bu tarz pahalı görünümlü makinelere alışık olmadıkları için gelişmemiş ülkelerde bu durum daha çok geçerli.

Havaalanındaki gümrük memurlarının kamerama bir bakış atıp, çekim için yasal çalışma iznim olmasına rağmen beni zorladıkları bir çok ülkede bulundum. Bu adam yasal olmayan bir şekilde mi çalışıyor? Casus yada kötü emelleri olan bir foto muhabiri mi? Acaba bu makineyi satmak için mi ülkeye sokuyor? Eski kirli bir çanta içindeki çöp görünümlü bir kamera, değerli gözükmüyor ve böylece onu daha az bir mücadele ile almak mümkün oluyor.

Gümrük memurlarının bu korkutucu davranışlarını düşünmek, beni gezgin fotoğrafçılar için sıradaki ipucunu vermeye yöneltiyor.

Gümrük Formlarına “Fotoğrafçıyım” Yazmayın

Profesyonel bir fotoğraf işim için bir ülkeye giriş yapıyorsam, bunun bütün kurallara uygun olmasına önem gösteriyorum. Ama kişisel gezilerimde, fotoğrafçı olduğumu belirtmekte biraz daha çekingen davranıyorum.

Tecrübelerime göre, gümrük görevlileri, gerçekten ülkeleri için tehdit olan kişileri aramaktan daha çok, fotoğrafçılarla uğraşmayı seviyorlar. Genellikle yaptığımız iş konusunda en ufak bir fikirleri yok. Ne yazık ki, her fotoğrafçıyı “Kötü Adam” görme eğilimindeler.

Havaalanı Gümrükleri

Gümrük formlarına “Fotoğrafçı” yerine, “grafik sanatçısı” gibi spesifik ifadeler yazmaya önem veriyorum. Böylece, gümrükteki görüşme daha çok fotoğraflar çekildikten sonra ne olacağına odaklanıyor. Ekipmanlarınıza baktıklarında, fotoğraf makineleri gördükleri için şaşırmıyorlar.

En Az İki Sabit Disk

Fotoğrafçılık için seyahat ederken, sahip olduğum en değerli şeylerin ekipmanlarım olmadığının bilincindeyim. O an için en değerli şeyler, fotoğraflarım. Ekipman her zaman yerine koyulabilir ama fotoğraflar asla.

Çok basit bir formülüm var: Dizüstü bilgisayar ile seyahat ediyorum ve fotoğraflarımı iki sabit diskte yedekleyerek taşıyorum. İki sabit diskin de içerikleri aynı. İki sabit diskin daima farklı yerlerde olmasına dikkat ediyorum. Mesela birini yanımda taşıyor, diğerini konakladığım misafir evinde bırakıyorum. Birini uçakta çantamda tutuyor, diğerini bagaja veriyorum. Bu yöntemle iki sabit diski de kaybetmeniz oldukça zor.

Daha zorlu yolculuklarda veya tehlikeli bölgelere seyahatlerde, yanımda dört sabit disk bulunduruyorum. Birini seyahatin yarısında, diğer birini ise seyahatin sonunda uçağa binmeden evime postalıyorum. Diğer iki sabit disk ise yanımda kalıyor. Bana paranoyak diyebilirsiniz, ancak fotoğraflarımı kaybetmeyi hiç istemiyorum.

FTP veya Dropbox gibi depolama sistemlerini kullanmak mantıklı. Ancak bir çok seyahatte bu kadar büyük dosya boyutlarını upload etmek mümkün olmuyor.

Fotoğrafını Çektiklerinizle İletişimde Kalın

Gezdiğim süre zarfında, şimdiye kadar gezdiğimin üç katı yer görmem mümkündü. Ama ben gittiğim yerlerdeki insanlarla bir bağ kurmayı tercih ediyorum. İnsanlar sizinle bağ kurduklarında kültürlerini daha iyi yansıtırlar ve size güvendiklerinde ortaya daha başarılı fotoğraflar çıkar.

Etiyopya’nın Omo Vadisi sadece bir örnek. Bu bölgede yaşayan kabilelerle problem yaşayan bir çok fotoğrafçı oldu. Biri, “Adamlar uyanıklaşmış, hemen para istiyorlar” diyordu. Bir diğeri, “Tam ben fotoğraf çekecekken, yaptıkları işi bırakıp kareyi bozuyorlar” diye yakınıyordu.

“Peki ne kadar kaldınız?”, “Hangi köye gittiniz? Şu yolun hemen kenarındaki, turistlerde bıkan köye mi?” diye sordum onlara. Sonra da en önemli soruyu yönelttim: “İnsanlar çekeceğiniz fotoğrafı önemsiyorlar mı?”



Tanımadığınız biri evinizin bahçesine girip, sizin ve çocuklarınızın fotoğrafını çekse ve karşılığında para verse, ne düşünürdünüz? Zamanla siz de aynısını istemeye başlardınız değil mi? Eğer karşınızdaki bireylere saygı duymazsanız, onların size ve aptal fotoğraf makinenize saygı duymalarını bekleyemezsiniz.

Onlara saygı duyduğunuzu belli edin. Bölgeden ayrılırken posta veya e-posta adreslerini alarak iletişimde kalın. Onlarla oluşturduğunuz fotoğrafları, adreslerine yollayın ve oraları mümkünse daha sonra tekrar ziyaret edin.

İleride bir gün, Etiyopyalı Hamer kabilesi internete ulaşırsa, isimlerini Google’da aradıklarında fotoğraflarını görmelerini istiyorum. İsimlerini bilen, kendilerine saygı duyan ve hikayelerini anlayabildiği kadarıyla dış dünyaya duyuran bir fotoğrafçının fotoğraflarını bulmalarını istiyorum.

Görür gibi yapanlar

Yukarıdaki fotoğraftakiler gibi, “Görür gibi yapanlardan” olmak istemiyorum.

Yerlilerle Çalışın

Seyahat sırasında bölgenin yerlilerini çalıştırmanın önemini anlatamam. Herkesin gittiği yerlerde aylarca kalamayacağını bildiğimden, mümkün olduğunca yerlileri çalıştırmalarını tavsiye ediyorum. Fotoğrafını çekeceğiniz bölgeden ve kültürden bir rehber ve rüşvetçi tutun. Ekibe ihtiyacınız varsa, yerli işçilerden yararlanın. Fotoğrafını çekeceğiniz kişleri de çalıştırabilirsiniz. Ekibiniz yerlilerden oluştuğunda, bölge insanına kendinizi tanımanız ve güven kazanmanız çok daha kolay olur.

Bu yazı, Fotoğrafçı Joey L.‘nin 5 Critical Tips for Travel Photographers yazısından tercüme edilmiştir.

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...