Biyutüful Karpıts! Gel abla gel!

“Müşteri velinimetimizdir!”. “Müşteriyi memnun etmek için elimizden geleni ardımıza koymayız.” manasına haiz bir söz. Bu düşünce tarzı, abartılmadığı sürece, hem tüccarı, hem de müşteriyi memnun eder.

Bu düşünce tarzıyla başarılı olan pek çok kuruluşumuz var. Müşteri memnuniyetini ön planda tutarak, insanlara güven veriyorlar, evet, aynı yöntemle kendilerine de güvenleri artıyor.

Her şey güzel.

Gelin görün ki, turizm alanında işlerimiz böyle yürümüyor. “Nasıl yürüyor?” dediğinizi duyar gibiyim. Tahminleri alalım:

Turistleri eziyoruz değil mi?
Hayır, problem o değil.

Onları inim inim inletiyoruz! Adamlar gelmemekte haklı tabi.
Gelecekleri kadar geliyorlar kardeşim, daha ne kadar gelecekler?

Türk’e 5, yabancıya 15 kuruş diyoruz! Sahtekarız biz!..

Ah bize de 15 deseler! Yahu bir saniye, anlatayım şu derdimi.

Efendim, bloglar çıktı mertlik bozuldu. İnsanlar gezdikleri yerleri, bloglarında bir güzel anlatıyorlar. Beğendiklerini övüyor, beğenmediklerini yeriyorlar. Kafalarındaki dünyayı öylesine açığa vuruyolar ki, bazen yalnızca gülüyorsunuz.

Düşünce özgürlüğü!

Bu yazıların pek çoğunun bir önemi yok. Yani web sitesinin birinde, adamın birisi ziyaret ettiği ülkeden bahsediyor. O yazıyı 3-5 kişi okuyacak da, onlardan biri de “Aman ben bu ülkeye gitmeyeyim!” diyecek. Kimse bu kadar kolay etkilenmez.

Ama yurdumun güzel insanı, eleştirileri yemiyor yutmuyor. Nasıl olsa her yazının altında bir yorum bölümü var ya, başlıyor yazmaya.

“Öyle dediniz ama bir de şurayı görün.”
“Pamukkale’miz var.”
“Van gölümüz var. Bi daha gelin.”
“Canavarımız bile var ulan! N’olur tekrar gelin!”

Orta halli bir İngilizce, tercihen yabancı bir isim ve “Türkçe düşünüldüğü belli” cümleler… Yazıların alışılmış yorumları bunlar.

Sonra birden Yunan’ın biri çıkıyor, tercihen “-os”la biten bir isimle, Yok efendim “Truva bizimdir.”, yok “İstanbul’u geri alcaz he he…” tarzı kliniklik bir yorum atıyor. Seyreyleyin gümbürtüyü. Ortalık karışıyor. Karşılıklı tarih dersleri veriliyor. Kimse tatmin olmuyor.

Bir kişi hariç… Sitenin sahibi.

O bir köşede gelen ziyaretçinin keyfiyle çekirdek çitliyor (Veya fast-food yiyor, ne bileyim).

Ah be güzel kardeşlerim diyorum, n’olursunuz diyorum, başkalarına kendimizi beğendirmeye çalışmaktan vazgeçelim.

Bu ülkeyi de beğenmiyorlarsa, bırakın nerede istiyorlarsa orada tatil yapsınlar.

Ve lütfen, kendinizi aşağılık yöntemlerle pazarlamaya çalışmayı da bırakın.

İmajımız asıl böyle mahvoluyor.