Kanlı Elmaslar

Kanlı Elmaslar

Kanlı elmaslar… Kan elmasları… Sıcak elmaslar… Savaş elmasları…

Belki elmas madeni savaş bölgesinde yer alıyordu, belki de bir grup elmas madenlerini ele geçirmişti, “kölelerini” elmas çıkarmak için çalışmaya zorluyordu. Gelen parayla isyana devam edecekti.

Sierra Leone de, Angola da, Liberya da, Fildişi Sahili de, Kongo da “Kanlı Elmaslar” sebebiyle Birleşmiş Milletler tarafından cezalandırıldılar.

Sierre Leone’de sivil savaş vardı. Angola’da, Liberya’da ve Fildişi Sahili’nde de sivil savaş vardı. Sivil savaş sırasında elmas madenleri isyancıların eline geçiyor ve madenden uygunsuz koşullarda çıkarılan elmaslar hava parasına yurt dışına gönderiliyordu. Kongo topraklarında elmas madeni bile bulunmuyordu, ancak bu devlet, topraklarından çok miktarda kanlı elmas geçişine göz yumduğu için cezalandırılıyordu.

Blood Diamond filmi de böyle bir ortamı tasvir ediyordu.

Bu sebeple, biz bu yazımızda, Blood Diamond filminde de konu edilen Sierre Leone İç Savaşı‘ndan söz etmek istiyoruz. Ülke isimlerini, yer isimlerini ve kişi isimlerini değiştirerek yukarıda saydığımız ülkeler için yazımızı tekrar okuyabilirsiniz. Hikayeler neredeyse aynı çünkü.

Sierra Leone

Efendim Sierra Leone; Batı Afrika’da yer alan, güney batısında Atlantik Okyanusu’nun, güneydoğusunda Liberya’nın, kuzeydoğusunda Gine’nin yer aldığı bir Afrika ülkesi. 71,740 kilometre karelik bir alan üzerinde yaklaşık 6 milyonluk ülke nüfusu yaşıyor. Mevsimi “tropikal”, bu da demek oluyor ki ovalarla yağmur ormanları birbirine karışıyor.

340 kilometresi deniz kıyısında, bunun bir bölümünü başkenti Freetown kaplıyor. Şehirde 1 milyonun üzerinde insan yaşıyor, Batı Afrika’nın en güzel tabii limanlarından biri burada bulunuyor.

1827’de misyonerler tarafından kurulan Fourah Bay College, Batı Afrika’nın batı tarzı eğitim veren ilk yüksekokulu olmakla övünüyor. Yüksekokul dile kolay tam 90 yıl, İngiltere’deki Dunham Üniversitesi’ne bağlı olarak çalışıyor.

İngiltere de nereden mi çıktı? Söylemeyi unuttuk: Ülke uzun bir süre İngiltere tarafından sömürülüyor. Zaman zaman “Kraliçe”nin getirdiği barışa (!) karşı çıkıp ayaklananlar olsa da kanlı bir şekilde bastırılıyorlar. 1898’deki Kulübe Vergisi Savaşı, bu ayaklanmaların en önemlisi sayılıyor. Efendim, İngilizler halkın kulübeleri için vergi vermesini istiyorlar, bir kabile reisi (Bai Bureh) ise bunu “egemenliklerine aykırı” bulup, vergi ödemeye yanaşmıyor.  Savaş, iki taraftan da yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanıyor. Neticede aynı yıl içinde Bai Bureh İngilizler tarafından ele geçiriliyor ve Gana’ya sürgün ediliyor.

Bu savaştan sonra, aynı büyüklükte bir ayaklanma daha yapılamıyor. Zaman zaman küçük gruplar isyan etseler de, ciddi bir rahatsızlık uyandıramıyorlar.

Burada bir parantez açmamız lazım: Bu bilgilerin bir kısmını aldığımız İngilizce kaynaklar, İngiltere – Sierra Leone ilişkisi için “protectorate” diyorlar ki, bu kelime Türkçe’de “başka devletin idaresinde bulunan devlet” anlamına geliyor.

Sierra Leone o yıllarda basbayağı İngiliz sömürgesi. Ancak kaynaklar, İngiltere’ye hâmilik sıfatı yakıştırarak kelimelerle oynuyor, tarihi sulandırmaya çalışıyorlar. “Kimin hamisi? Hem ne için?” gibi soruları es geçiyorlar.

Dünya değişiyor. Sömürgeler bir bir “İngiliz Milletler Topluluğu” adı altında toplanmaya başlıyor. Sierra Leone de 1960 yılında İngiltere’de gerçekleştirilen anayasa çalışmalarından sonra 1961 yılında bağımsızlığını ilan ediyor.

Tam bağımsızlık tarihi: 21 Nisan 1961. Bu tarih, yukarıda bahsettiğimiz Kulübe Vergisi Savaşı’nın başladığı 21 Nisan gününe atfen seçiliyor. Hani “Bakın artık sömürge değilsiniz!” diyerek, halkın ve dünya kamuoyunun gazı alınmaya çalışılıyor.

Sonrası daha karışık. Bir yığın etnik grup devlette ağırlık kurmaya çalışıyor. 1971’de devlet cumhuriyete geçiyor ve Siaka Stevens başbakan oluyor. Stevens her an indirilebileceğini biliyor, 2 yıl boyunca Gine’den istediği askeri destekle başta kalıyor. bu süre zarfında rakiplerinin defterini düzüyor. Başarılı olmuş olacak ki, emekli olana kadar tam 14 yıl başbakan olarak kalıyor.

Siaka Stevens 1985 yılında emekli oluyor ve yerine Sierra-Leone Silahlı Kuvvetleri’nin başında yer alan general Joseph Saidu Momoh geçiyor. Momoh, Stevens’ın da tercihi ve Stevens gibi Limba etnik grubunda yer alıyor.

Asıl hengame Momoh başa geçtikten sonra kopuyor.

Kanlı Elmaslar- Resim 3

Seyreyleyin gümbürtüyü

Ekim 1990’da, Momoh 1978’den beri devam eden tek parti yönetimininin değiştirilebileceğini, çok partili sisteme geçilebileceğini söylüyor. Ancak bunu laf olsun diye söylediği söylentileri ayyuka çıkıyor.

… ve sivil savaş patlak veriyor. Hükumetin kötü yönetimi ve elmas madenlerinin iyi yönetilememesi gibi bazı iç faktörlerle beraber, komşu ülke Liberya’daki iç savaşın da, savaşın başlamasında etkili olduğu tahmin ediliyor. Liberya’daki NPF’nin kurucusu Charles Taylor’ın desteklemesiyle, Onbaşı Foday Sankoh yönetimindeki RUF ülkeye giriyor, kısa sürede Kailahun bölgesini ele geçiriyor. Devlet karşısında duramayınca, örgüt kısa sürede bütün doğu bölgesini hakimiyeti altına alıyor. Foday Sankoh’un mazisi biraz karışık, daha önce Kaddafi’nin gizli servis eğitiminden falan geçtiği söyleniyor. Kailahun’a girmeden önce, Kono bölgesine giderek elmas madenlerini dolaştığı ve işçileri isyana çağırdığı biliniyor.

Kaynaklar, devletin örgüte karşı duramamasını, devlet kademelerindeki yozlaşmaya ve ekonomik duruma bağlıyorlar. Aslında ülke bağımsız olsa, Sierre Leone ekonomisini şahlandırmak işten bile değil. Zira elmas madenleri petrol kuyuları gibi değer basıyor.

Ancak madenler kontrol edilemiyor. Yetkililere sus payı veriliyor, elmaslar oluk oluk Avrupa’ya, Amerika’ya akıyor, zenginlerin takılarını süslüyor.

Neyse… Saldırılar sebebiyle 4 ay içinde 107.000 kişi evinden-barkından kopuyor, ölenlerin hesabı tutulmuyor. Söylenenlere göre RUF, kabile reislerini topluyor, başlarını kesip kazıklara geçiriyor.

Bununla da yetinmeyip, strateji gereği çocuk askerler topluyor; tabiri caizse belden aşağıya vuruyor. Kandırılan ve uyuşturulan zavallı minik bedenler, ağırlıkları kadar silahlarla arkadaş ediliyor.

Örgüt içinde bir iki yönetici mırın kırın ediyor, ancak defterleri tez dürülüyor. Bunların arasında Sankoh’un 2 dostu da bulunuyor. Belli ki Sankoh kendi dostlarına bile acımıyor.

1992 yılında 6 genç asker iktidarı deviriyor, başa içlerinden biri, Yahya Kanu geçiyor. Bir süre sonra suikaste kurban gidiyor ve yerine bir başkası başkan oluyor.

Hikayeyi uzatmayalım, çünkü gerisi Temel’in “Vurdu-vuruldu” fıkrasına benziyor.

Neticede iç savaş 9 yıl sürüyor, yaklaşık 50000 insan ölüyor, 2 milyonun üzerinde insan evlerinden ayrılmak zorunda bırakılıyor. Dikkat buyurun, bu sayı ülke nüfusunun üçte birini aşıyor.

Kanlı Elmaslar- Resim 52000 yılında Birleşmiş Milletler ülkeye asker gönderiyorlar. Önceleri sayıları 6000 olan BM üye devlet askerlerinin sayısı, daha sonra 13000’e kadar çıkarılıyor.

1991’de başlayan iç savaş, 18 Ocak 2002’de resmen sonlanıyor.

2004 yılında BM destekli bir savaş suçları mahkemesi kuruluyor. Aralık 2005’te BM Barış Gücü, ülkeden çekiliyor.

Şu sıralar, ülkenin başkanlık koltuğunda, daha önce bahsettiğimiz Fourah Bay College’da okumuş olan Ernest Bai Koroma oturuyor.

Final

Yukarıda bahsettiğimiz Sierra Leone’nin yakın tarihine dair paragrafların can sıkıcı olduğunu biliyoruz. Ancak inanın bu kadar kısaltarak yazmamıza rağmen yaşananların büyük bir bölümünden bahsedemedik bile. Ülke hakkında araştırma yaparken zaman zaman konu bütünlüğünden koptuğumuz, “Bu karakter daha önce neredeydi?” diye sorduğumuz oldu.

Peki buna rağmen, başlığı “Kanlı Elmaslar” olan bir yazıda, geçmişi oldukça karışık olan bir devletin yakın tarihine neden yer verdik? Şunun için: Bu ülkelerin yönetim durumları, ekonomileri, halklarının yaşam tarzı; “Kanlı elmaslar”ı konu edinen bir yazıda vurgulamamız gereken bütün öğeleri içeriyordu.

Yönetimleri problemliydi. Devlet sahip çıkamıyor, madenler başkalarına peşkeş çekiliyordu.

Ekonomileri kötüydü, paraları yoktu, kendilerini savunmak bir yana, yiyecek yemek, içecek su gibi ihtiyaçları için bile dış devletlere bağımlıydılar. Bu sebeple madenleri başkalarına peşkeş çekiliyordu.

Halkları açtı, yüzyıllardır iliklerine kadar sömürülmüşlerdi, madenlerde “modern köleler” olarak çalışmak zorunda bırakılıyorlardı.

“Kanlı elmas” işte tam olarak buydu, bize göre.

Kanlı Elmaslar- Resim 4

Gana’dan, Zaire’den, Sierra Leone’den, Güney Afrika’dan, Orta Afrika’dan elmas çıkıyor. “Kara kıta”da yerin altı, adeta “Periyodik Tablo”yu andırıyor: Demir, bakır, altın, gümüş… Aklınıza ne gelirse. Nijerya ve Güney Afrika’dan hatırı sayılır miktarlarda Uranyum çıkıyor.

Ancak bu zenginlikler, ülkelerin başına sıkıntı oluyor. Hani belki “Ne olurdu zengin olmayan bir yere yerleşseydik!” dedirtiyor. Tabiri caizse “büyük” devletlerin bu zenginliklere ağızları sulanıyor. Sömürge hareketleriyle beraber Afrika’nın büyük bölümü parsellenerek Avrupalı devletler arasında paylaşılıyor.

Düşünün, bu sömürü öyle bir boyutta ki, yazımıza konu olan Sierra Leone, ’98 yılında dünyanın en fakir devletleri arasında bulunuyor.

Batılılar önce Afrikalı zencileri toparlayıp “köle” diye ülkelerine taşıyorlar, ki bunların hatırı sayılır bir kısmının Müslüman olduğu biliniyor. İşkence üstüne işkenceyle asimilasyon gerçekleşiyor, maziler unutuluyor.

Yani bir anlamda, bugün “Yeni Dünya”da yaşayan zencilerin soyu, bu Afrikalı atalara dayanıyor.

Batılılar bir yandan kıtadaki nüfusu gemilere yükleyip götürürken, bir yandan da kalanları Afrika topraklarında çalıştırıyorlar. Düşünsenize, ülkenin sahipleri önce köle yapılıyor, sonra eskiden sahibi oldukları topraklarda çalıştırılıyor.

Salgınlar, işkenceler, ölümler…

Ancak Batı işini biliyor, yeri geldiğinde ani dönüşler yapsa da virajı vaktinde dönüyor. Köleliğin kaldırılması destan gibi anılıyor, ama ancak geçen yüzyılda gerçekleştirilebiliyor.  Yine, Avrupa devletlerinin eski sömürgeleri, düzenler değiştikçe farklı isimlerle anılsalar da, ezilmekten kurtulamıyorlar.

Sonra Afrika’nın ortasında Portekizce’nin, Fransızca’nın, İngilizce’nin ana dil olduğu sözümona bağımsız ülkeler türüyor.

Cetvelle çizilmiş sınırlar… Birbirine benzeyen yöneticiler…

Bugünkü durum

Kanlı Elmaslar- Resim 4Dünya Elmas Komisyonu’na göre, bugün dünyadaki elmasların yalnızca  %1’i “kanlı elmas” sınıfına giriyor.

Geri kalanlarının elde edilmesinde “güya” böyle problemler yaşanmıyor.

Sizi güldürebilirler mi bilemiyoruz ama, bu istatistikler bizi fazlasıyla güldürüyor.

İnsan hayatı, ne yazık ki istatiktiklerle ölçülmeye biraz büyük geliyor.

 

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...

2 Yanıt

  1. efe dedi ki:

    Malesef Sesleri Çıkmadıkça Batılı ülkeler tarafından daha çok ezilicekler :S
    Bunun Bitirmenin En iyi Yolu Kendi Aralarında Birliklerini Kurmalarıdır…

  2. Fer dedi ki:

    güzel yazıydı.
    teşekkürler