Türkçesi varken!

Ben de sizin gibi pek çok uzun ve sıkıcı makale okudum, bitmek bilmeyen konferanslara katıldım, uyukladığım derslerde bir kulağımdan girip diğerinden çıktı Türkçemizin önemi. Sonra kapsamlı bir araştırmaya koyuldum ve bu konudaki genel yorumlarımı sizinle paylaşmak istedim;

Tüm dünyada, her alanda olduğu gibi, dil konusunda da büyük bir savaş var. Sömürgeci anlayışa sahip ülkelerin askerleri, markaları, firmaları, kültürleri ve dolayısıyla da dilleri güçsüz ülkelere sürekli bir taaruz halinde.

Burada aklımıza bir soru takılıyor: Dilimize giren her yeni kelimeyi dışlamalı mıyız? Her yabancı kelimenin yerine, Türkçe bir kelime koymak zorunda mıyız?

Bu soruya cevap vermek, sandığımızdan daha zor aslında. Çünkü dil kavramı, belli dönemlerde gelişen, bazen gelişimi aksayan, yarı-durağan bir olgu değil.

Bu sebeple, dildeki değişimleri kontrol için yapılan çalışmalar, alıntı kelimelerin yerine üretilen kelimeler; başarılı olmaktan uzak kalıyorlar.

Üstelik bir kelimenin dilimize girmesi, dilimizin veya halkımızın hatalarından kaynaklanmıyor. Yeni bir kavram ortaya çıktığında, yeni bir buluş yapıldığında; bu kavrama veya buluşa; her ülke isim vermek zorunda kalıyor.

Elbette ki buluşu hangi ülke yaptıysa, o ülkenin buluşa verdiği isim diğer dillere de giriyor.
İngilizce’nin dünya çapında elde ettiği başarı sebebiyle, buluşlara genellikle İngilizce isimler veriliyor. Bu isimler de dünya dillerine, kendi dil yapılarına uygun şekilde alınıyor.

Televizyon, radyo gibi kelimeler de dilimize bu yüzden girdiler.

Şimdi durup düşünmemiz lazım: Dilimize alıntı yaptığımız kelimeleri konuşan insanlara kızıp, onları dilimize saldırmakla, dilimizi bitirmekle suçlamamız mı mantıklı; yoksa çağımızın gerektirdiği teknolojilerde öne çıkarak dünya dillerine kendi kelimelerimizi sokmaya çalışmamız mı?

Bana ikincisi çok daha mantıklı geliyor. Problemin kökenine inemeyen çabaları ise, ne yazık ki, oldukça yetersiz, hatta gereksiz buluyorum.

Hasılı; bir dilin güçlü olması için, önce o dille yapılan bilimin güçlü olması gerekiyor.

Bilim olmadan, her şey gibi, dil de biraz eksik kalıyor.

skolf

Bin sözün düğümünü bu bir söz de çöz.

4 Yanıt

  1. ukaratay dedi ki:

    Haklısınız, dil yaşayan bir varlık ve sürekli gelişip değişiyor. Ama dil bu gelişme sonucu orjinalliğini kaybediyorsa, burada bir sorun var demektir.
    Günlük hayatta önceden kullandığımız kelimeleri kullanmayıp, yerine başka bir dilin kelimlerini kullanıyorsak, üniversite hocalarımız kendilerini anadillerinde değil de, yabancı bir dilde daha iyi anlatıyorsa, ulusal şirketlerimiz kendi markalarına yabancı bir dilde isim veriyorsa ve bununla gurur duyuyorsa durumun vahameti ortadır.
    Bu durumda kendi kültürümüze yabancılaşmakta, 60’larda ve 70’lerde yazılan kitapları, şimdi okurken zorluk çekmekteyiz.
    Bilim konusuna gelirsek, bilimde keşfedene aittir isim verme hakkı. Bilimin artık İngilizce yapıldığını da göz önünde bulundurursak, bilimsel isimlerin İngilizce olması bizi şaşırtmaz.

  2. rss_ems dedi ki:

    Yazılarınızı takip ediyorum ve artık takibin de ötesinde biraz yorum yazmayı deneyeyim dedim.Yerinde bir yazı olmuş fakat bu dilin yozlaşması için sadece bilim önemlidir anlamına da gelmiyor tabiki.Bir kelime çıktığında dil kurumlarımız ne kadar hızlı türkçe bir kelime verirse basın-yayın oganlarımız da kelimenin dil kurumumuz tarafından söyleneni manşetlerinde yer almasını sağlasa bu kelime dilimize türkçe olarak geçer.Fakat dediğiniz gibi her şey bilim.Ben inanıyorum ki bir gün değil çok yakında bu buluşları bizler gerçekleştireceğiz.Bir öğrenci olarak bu konuda tüm samimiyetimi sunuyorum.Teşekkür Ederim.

  3. erastis dedi ki:

    yazınızın bilime önem vermekle ilgili olan noktalarına katılmakla birlikte, “Türkçesi Varken!” temasının telefon, televizyon gibi artık değiştiremeyeceğimiz teknolojik buluş isimlerinden ziyade dilimizde bir kavram, bir ya da daha çok kelimeyle karşılık bulabiliyorken, sırf İngilizce özentiliğinden kaynaklanan ve matah bir şeymiş gibi sunulan çarpıtma kelimelerle ilgili olduğunu düşünüyorum. örneğin artık futbolu, basketbolu değiştiremeyiz belki ama neden ‘aut’lar ‘dışarı’ değil? hadi bunu geçtim, neden yedek oyuncular ‘benç’ten giriyorlar oyuna? ‘saha kenarı’nın suyumu çıktı? neden bütünleşmek varken entegre oluveriyoruz; ya da bidirmek dururken deklae ediliyor açıklamalar?
    bu liste o kadar uzun ki, kendi araştırmalarımla ben şu adreste bir liste çıakrtmaya çalışmıştım. bence Türkçesi varken! telaşının içini bilimsel terimler değil, günlük kullanımdaki bu absürdlükler doldurmalı.

  4. F. Şahin dedi ki:

    Televizyon = sınalgı
    Radyo = ünalgı