THE ATLANTIC TUNNEL – I

Hoppala! ‘Bu da nereden çıktı şimdi yahu’ dediğinizi duyar gibiyim. Yanlış okumadınız evet, ‘the atlantic tunnel’ yani bildiğimiz Atlas Okyanusu (Amerikalılar mâlumunuz Atlantic derler)’ nun altından geçen bir tünel projesi. Şaşırdınız mı? Okuyun ve şaşırmaya devam edin. Bu seriyi okuyunca Marmaray Projesi’ nin mümkün ve sağlıklı bir proje olduğuna kanaat getireceksiniz.

Yazıma başlamadan önce şunu belirteyim ki, evet bu bir araştırma yazısıdır ve sadece şahsi tecrübe ve birikimim ışığında hazırlanmıştır. Akademik vs. hiçbir amaç güdülmediğinden size sade bir yazı gibi gelebilir, öyledir de. 🙂

Bu yazı fikri Discovery Channel’da Extreme Engineering programını izlememle başladı ve bu merak sayesinde öğrendiklerimi sizlerle paylaşabiliyorum. Birkaç ana kaynak site ve birkaç da yan kaynaktan edindiğim bilgileri paylaşacağım. Bu siteleri yazımın sonunda bildirdim. Daha detaylı bilgi almak isteyen ziyaret edebilir. Tamam girizgâhı çok uzun tuttum farkındayım, yazıya balıklama zıplıyoruz o zaman.

TÜNELİN TARİHÇESİ

Genel olarak tünelin web sitesinden kullandım. Burada tünelin çok da uzun olmayan bir tarihçesi var. Okudum ve özet olarak buraya aktarıyorum. (Bir nevi çeviri mahiyetinde ama değil. Birebir çeviriden ziyade okuyup özet çıkarmak şeklinde bir yol izledim)

Geçmiş Zamana Yolculuk

Dünya, yeniçağın kıtalararası taşımacılık sistemlerine şahitlik eder. Bunlardan birisi de şüphesiz Atlantik Tüneli’ dir. Tünelin yapımı 63 sene sürer. (Çok uzun gelebilir ama nedenini aşağıda açıklıyorum.) 3261 mil (5248 km) uzunluğundaki devasa sualtı yapısı için dile kolay 63 sene gerekmiştir. İngiltere’ den Amerika’ ya (Swansea ve New Jersey arasında) köprü kurma fikri zamanında herhalde komik karşılanmıştır.

İkinci dünya savaşının ilk iki yılında 60 tane malzeme gemisi Alman U-Botları tarafından Atlantik’te batırılır. Winston Churchill, Franklin Roosevelt ve askeri danışmanları, Amerikan malzeme gemilerinin, Alman U-Botları ve sualtı mayınları tehlikesi olmadan ulaşabileceği bir yola ihtiyaç duyarlar.

10 Ocak 1941 günü Britanya ve Amerika arasında Atlantik’in altından geçecek ‘çok-gizli’ bir tünel inşaatı başlar. Böylece Atlantik Tüneli doğmuş olur.

Tünel inşaatının ilerlemesine mani olan şey düşman aktiviteleri değil, jeolojik şartlardır. İlk üç ay tünel inşâası problemsiz devam eder. İngiliz madenciliği 600 yard (548 metre) ilerleyebilmiştir ki, jeolojistler büyükçe bir granit kütleye çarparlar. Mevcut madencilik aletleri günde sadece birkaç inch ilerleyebilmektedir ki, Atlantic Tunnel projesi suya düşmüş gibi görünmektedir.

Dönemin İngiliz Başbakanı Churchill bilim adamlarından oluşan bir gruba durumla ilgili bir birifing verir ve bu doğal problemi aşmak zorunda olduklarını belirtir. Kesenin ağzını da açınca Port Talbot’ta bir uçak hangarında dünyanın ilk büyük delici başlıklı tünel makinesini üretirler.

Bu yeni makinenin çok hızlı ve heyecanlandırıcı bir etkisi vardır. Operatörleri ona müthiş kesici ve parçalayıcı etkisinden dolayı “Hot Knife” adını takarlar. 6 ay sonra İngilizler İrlanda anakarasına ulaşırlar. Bu hızla giderlerse tüneli 1960 yılında bitirebileceklerdir. Gelgelelim II. Dünya Savaşı 1945 yılında sona erer. 20 Kasım günü İngilizler işi durdururlar. Öyle ya artık gerek kalmamıştır. Bu askeri amaçlı bir projedir ve sivilde kullanılması durumu düşünülmemiştir.

Yeni Bir Savaş Yeni Bir Amaç

Tünel projesi John Kennedy’nin seçilmesine kadar raflarda kaldı. Dünya yeni bir savaşa giriyordu ve bu öncekilere benzemiyordu. Soğuk savaş ve doğu bloku tehlikesiyle karşı karşıya kalan Amerikan ve İngiliz hükümetleri nükleer taarruz ihtimaline karşı tedbir olarak tünel fikrini yeniden gün yüzüne çıkardılar.

Dönemin İngiliz Başbakanı Harold Macmillan, Amerika’ nın uzay programı dahilinde ürettiği yeni teknolojilerin ürünü olan tünelcilik malzemelerinden satın alır. Bu inşaatın artık eskisinden 5 kat daha hızlı yapılacağı anlamına geliyordu.

Dünya Ay’ ın üzerinde ilk kimin yürüyeceğini merak ededursun, Kennedy ikinci odak noktası olan Britanya ve Birleşik Devletler arasında bağlantı olacak tüneli bitirmeye çalışıyordu. Eğer nükleer bir hücum olsa bile, Kennedy askerlerini Sovyet istihbaratından habersiz olarak Avrupa’ ya sevk edebilecekti.

Kennedy’ nin suikastle öldürülmesine rağmen kazı çalışmaları günde 700 metre gibi büyük bir hızla ilerlemeye devam etti. Ve 1969′ ta Neil Armstrong Ay’da yürüyen ilk insan olurken, Lyndon B. Johnson Atlantik Okyanusu’nun altında yürüyen ilk Amerikan başkanı oluyordu.

10 yıl sonra inşaatın kazı çalışmalarında 1825 mil bitirilmiş oluyordu ve bu rakam toplamın yarısı kadardı. Soğuk savaşla birlikte Britanya ve Amerikan hükümetleri finansal ve coğrafik açıdan çok sıkıntılarla karşılaştı ve iki hükümet birbirine daha da yakınlaştı.

(Buraya kadar ne kadar sıkıldığınızın farkındayım. Zaten lisede de tarihten haz etmiyordunuz. Açıkçası ben de gidip bir yerlerden İngilizce tarih çevirisi yapmayı pek sevdiğimi söyleyemem ama tarihçeyi vermeyi gerçekten önemli buldum. Projenin hangi safhalardan geçtiğini bilmek ne kadar büyük olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır. En kısa zamanda serinin ikinci yazısında görüşmek dileğiyle…)

— devam edecek —-

Serinin diğer yazısı:
The Atlantic Tunnel – II

Salih Akdoğan

işbu bir imzadır. bilgilendirme mâhiyetindedir. :)

Sevebilirsin...

1 Yanıt

  1. emre karaca dedi ki:

    helal be flightnumber_118 güzel keşif tbrikler 🙂