Su kuyruğu

Sıcak… Dışarıda hava gerçekten sıcaktı. Ama içeride bu sıcağa bir de insan kalabalığının yol açtığı havasızlık eklenince, ortam iyice çekilmez oluyordu.

Garip mimarisi, duvarlardaki tozlanmış uyarı levhaları ve asık suratlı çalışanları ile burası gerçekten garip bir yerdi. Levhalarla hangi sıraya kimlerin geçmesi gerektiği belirtilmişti: Faturalar, harç…

Kapıdan sonraki ilk aralıkta uzanan 20 kişinin zor sığacağı koridorda, nereden baksanız 50 kişi vardı. Çoğunluğunu 60’ını devirmişlerin oluşturduğu 3 sıra kuyruğun her yerinden ana fikri “can sıkıntısı” olan konuşmalar duyuluyordu.

70’ini geçmiş, zayıf, iki büklüm bir teyze sıraların yanından ilerledi ve soldaki sıranın en önüne kadar gelerek görevliye bir şeyler söyledi. Elinde tuttuğu poşette, yatırılacak faturalar olmalıydı. Sıraya giremeyecek durumdaydı, muhtemelen kendisine bir iyilik yapılmasını istiyordu.

Görevli; teyzeyi biraz dinledikten sonra sağına soluna bakındı. Anlaşılan, teyzeye yardım etmek istiyordu, fakat birilerinin tepki göstermesinden çekiniyordu.

Çevreyi biraz süzdükten sonra rahatladı. Kimse durumdan rahatsız görünmüyordu.

Elini teyzeye uzattı ve kağıtları vermesini istedi. Teyze ağır hareketlerle poşeti açmaya çalışıyordu ki…

… bir süredir sessizce bekleyen güvenlik görevlisi tüm hışmıyla teyzenin yanında bitti:

Ayıp olmuyor mu teyze? İnsanların hakkını yiyorsun!

Aslında insanların hakkını pek önemsiyormuş gibi durmuyordu ama kuyruktakilerin bazıları, ön taraftan yükselen bu sesi duyunca homurdanmaya başladılar:

Hakkımızı yiyorlar kardeşim!

Araya kaynamayın ya!

Ben de bir saattir niye sıra ilerlemiyor diyorum!

Tepkileri süzen güvenlik görevlisi, yeterli kıvama ulaştığına inandıktan sonra, teyzeye yardım etmeye çalışan görevliye çıkıştı:

Ne yapıyorsun sen? Araya niye insan alıyorsun? Yasak sana yasak değil mi?

Görevli önce bir şeyler söylemek ister gibi oldu, sonra boşverdi. Sadece teyzeye bakarak “Kusura bakma teyze” diyebildi.

Teyze arkasını dönüp gitmeye hazırlanırken, güvenlik görevlisi hala homurdanıyordu:

Bir de “Kusura bakma” diyor. Kurallar var. Kimse kusura kalmayacak.

Teyze sıranın yanından geriye doğru giderken, güvenlik görevlisi teyzeye bakarak yüksek perdeden konuşmaya devam etti:

Bu yaşta hala kaynak yapmaya çalışıyor.

Birden güvenlik görevlisini şaşırtan bir şey oldu. Sıranın ortalarında bir yerde genç bir çocuk sıradan çıktı, teyzeye bir şeyler söyledi ve teyzenin sıraya girmesine yardım etti. Güvenlik görevlisi hızlıca oraya yöneldi:

Ne yapıyorsun sen?

Çocuk kendinden emin konuştu:

Sıradan çıkıp, yerime birisini sokuyorum. Ne oldu ki?

Güvenlik görevlisi kaşlarını çattı, bir şey diyemeden oradan ayrıldı.

Güvenlik görevlisi, çalışanlardan biriyle muhabbet ediyordu. Çalışan, çocukların büyüdükçe ailelerine benzediklerinden bahsederken, güvenlik görevlisi araya girdi:

– Yok arkadaş. Bak orada hatan var!

Çalışan, bu gergin tepkiye şaşırmış hâlde güvenlik görevlisinin yüzüne baktı. Güvenlik görevlisi devam etti:

Bizim çocuk safın teki mesela. Eşek kadar oldu ama hâlâ saflıktan vazgeçmedi. Yav anne tarafına çekti desen, onlar uyanık adamlardır. Dayısı hayatında hapis yatmadan dolandırıcılıktan köşeyi döndü. Benim taraf desen, hakkını kimseye yedirmez. Babam köyün ağasını vurdu da kaç yıl hapis yattı.

Çalışanın yüzüne baktı, sinirli sinirli konuştu:

Ama benim saf oğlanın aklı fikri ona buna yardımda. Yav senin neyine gerek? Gider yatalak komşunun faturasını yatırır; gider, yaşlı birini görse yüklerini alır. Bugün de gelmiş buraya, komşunun faturasını yatırmaya. Yaşlı birini gördü. Hoop hemen yerini verdi. Çaktım ağzına 2 tane ama, neye yarar. Ondan adam olmayacak.

Biraz durdu, çalışana sordu:

– Şimdi “de” bana, çocuklar ailesine benziyorsa, bu çocuk niye bize benzemiyor?

Çalışan şaşkın şaşkın güvenlik görevlisine bakıyordu.

İbrahim

Hekim. Yazar, beğenirse çevirir, kod yazarak eğlenir. 2002'den beri internette yazıyor.

Sevebilirsin...

4 Yanıt

  1. Baris Unver dedi ki:

    Yazı güzel, gerçekten güzel de “yaw”ları gördükçe içim titredi. Lütfen biri bana “Ya”, “yahu”, “yav” ve “yaw” arasındaki farkları açıklasın yoksa kafayı yiyeceğim!

  2. victory dedi ki:

    Haklısın. Yazıyı hazırlarken “yaw” kelimesini kullanıp kullanmamak arasında kaldım. “Ya” kelimesi elbette buraya uygun bir ünlem ifadesi ama günlük konuşmada “yahu” da “ya” da kullanılmıyor çoğunlukla. İkisinin arasında, çift v sesi içeren bir ifade kullanılıyor. Bu çift v sesi de genelde yazımda w ile ifade ediliyor.

    Türkçe’de w harfi bulunmadığı için “yaw” yazmak hatalı oluyor. Onun yerine belki de “yav” yazmak daha mantıklı olacaktı.

  3. Baris Unver dedi ki:

    Sonradan aklıma gelen bir de “yau” var, Yılmaz Erdoğan’ın zamanında Telsim reklamlarında kullandığı türden, “yaw” ile aynı telaffuza sahip bir kelime :). Yine de ben yalnızca “yav” veya “yahu” kullanmaktan yanayım ama doğru olup olmadığını iddia edemem.

  4. victory dedi ki:

    Yazıdaki “yaw” kelimelerini “yav”a çevirdik. Sanırım böylesi daha iyi oldu.

    Teşekkürler.